Yazar Arşivi: Kursistemin Prensesi

ACIKARPUZ (Citrulluscolocynthis);

Kabakgiller (Cucurbitaceae). Türkiye’de yetiştiği yerler: Marmara, Ege, Akdeniz bölgelerinde denize yakın kumluklarda. Küçük bir karpuz görünüşünde, sürünücü bir bitki. Çiçekleri sarımsı yeşil renklidir. Meyvelerinin üzeri yeşil veya sarı renkli olup lekeli ve çizgilidir. Tadı acıdır. Kullanıldığı yerler: Meyvelerinde rezin, acı maddeler, glikozitler bulunur. Eskiden beri tedâvide kullanılır. Düşük dozlarda müshil ve idrar arttırıcı etkileri vardır. Yüksek dozda zehirlenmelere sebeb olur. ...

Devamını Oku »

ACIGÖL

Göller Bölgesinin kuzeybatı kenarında, Afyon’un Dazkırı ilçesinin güneyinde bir göl. Türkiye’de bu isim ile anılan göllerin en büyüğü. Yüzölçümü 153 kilometrekare olup, uzunluğu 27 km ’dir. En dar yeri 9 km’dir. Derinliği azdır. Ortalama 8 metredir. Gölün seviyesi denizden 836 m yüksekliktedir. Etrâfı 1500-2000 metreyi bulan, volkanik kayalar ve kireç taşlarından meydana gelmiş dağlarla çevrilidir. Büyük Menderes çöküntü hendeğinin doğu ...

Devamını Oku »

ACIÇİĞDEM (Colchicumautumnale)

Familyası: Zambakgiller (Liliaceae). Türkiye’de yetiştiği yerler: Türkiye’de pek bulunmaz. Avrupa’nın sulak çayırlarında bol miktarda yetişir. Boyu 10-30 cm yüksekliğe ulaşan, otsu ve yumrulu bir bitki. Sonbaharda morumsu pembe renkli, 6 parçalı çiçekler açar. Yaprak ve meyvaları ise ilkbaharda ortaya çıkar. Sonbaharda çiçek açtığından dolayı halk arasında “güz çiğdemi” olarak da bilinir. Kullanıldığı yerler: Tıbbî önemi hâiz bir bitkidir. Kullanılan kısmı ...

Devamını Oku »

ACIBAKLA (Lupinus)

Familyası: Baklagiller (Leguminosae). Türkiye’de yetiştiği yerler: Akdeniz bölgesi, Bursa, Antalya ve Konya çevreleridir. 10-100 cm yüksekliğinde, sık tüylü, bir senelik bitkiler. Yapraklar el şeklinde parçalı, uzun saplı, 5-9 yaprakçıklıdır. Çiçekleri dik salkım durumunda, beyaz veya mâvimsi renkli, çiçek taç yaprağı kelebek şeklindedir. Yahûdî baklası diye de tanınır. Memleketimizde beş türü bulunmaktadır. Beyaz yahûdî baklası: Beyaz çiçeklidir. 120 cm kadar yükseklikte, ...

Devamını Oku »

ACENTE

Kendisine verilen yetki dâhilinde belli işleri yapmakla yükümlü kişi veya birimler. Ticârî bir işletmeye müşteri bulmak işi ile uğraşan aracı. Acente, bağımsız bir tâcir olarak ve bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içinde bir ticâri işletmeyi ilgilendiren belli işlerde aracılık eder ve bunları o işletme adına yapar. Halk dilinde birçok tâcir yardımcılarına acente denilmekle berâber, bu kimseler acente ...

Devamını Oku »

ACEMİ OCAĞI

Kapıkulu ocaklarına ve özellikle yeniçeri ocağına asker yetiştirmek için kurulan teşkilât. Rumeli’de arka arkaya elde edilen zaferler sonucu sınırlan genişleyen Osmanlı Devleti daha fazla askere ihtiyaç duyuyordu. Mevcut kuvvetler ihtiyâca yetmiyor ve elde devamlı bir ordu bulunması gerekiyordu. Bu îtibârla esirlerden faydalanmak gâyesi ile 1362 senesinde kâdıasker Çandarlı Kara Halil ile ulemâdan Karamanlı Molla Rüstem’in gayretleriyle, Sultan Birinci Murad devrinde ...

Devamını Oku »

ACELE İTİRAZ

Cezâ mahkemeleri kânununda, yargılama makamlarının ara kârarlarını denetleme çârelerinden biri olan îtirâzın bir çeşidi. Acele îtirâz, süreli olup karârın verilmesinden îtibâren bir hafta içinde yapılır. Bu süre tefhim veya tebliğden îtibâren başlar. İstisnâ olarak savcılar bakımından bir ay veya otuz gün olarak kabûl edilmiştir. Karârı veren merciin bir üst veya hiç olmazsa onunla aynı derecede olan eri yakın yargılama mercii ...

Devamını Oku »

ABLUKA

Etrafını çevirerek dışarı ile olan ilgisini kesme. Savaş zamânında, bâzen de savaş olmadan bir ülkenin başka ülkelerden almakta olduğu yardımı, ikmâl malzemelerinin sevkiyatını ve diğer bağlarını kesmek için hasmı tarafından uygulanan tedbirler. Savaş ânında veya savaş hâli olmadan, siyâsî gerginlikler zamânında da uygulanır. Genellikle denizde alınan tedbirleri içine alır. Ablukayı zorlayan gemiler batırılır veya içindeki mallara el konulur. Küba’da 1962 ...

Devamını Oku »

ABİDE

Önemli şahıslar veya hâdiselerin hâtırasını devâm ettirmek düşüncesiyle yapılan mîmârî eserler, heykeller. İnsanlar, unutulmamaya, hâtırlanacak eserler bırakmaya târih boyunca çok önem vermişlerdir. Kazılardan çıkan eserler, M ısır’daki ehramlar, buna birer misâldir. Âbideler, bulunduğu devrin mîmârisine göre gelişme göstermişlerdir. Bazen mezârlık mîmârîsi olarak, bâzan câmi olarak, bâzan da kahramanlığı ifâde eden meçhûl asker âbidesi ve zafer takları olarak görülürler. Memleketimizin her ...

Devamını Oku »

ABHAZYA

Kafkas Sıradağları ile Karadeniz arasına sıkışmış bir sahil şeridi olarak uzanan 8660 km2 genişlikte, 535.000 nüfuslu ülke. Sahil uzunluğu 240 km olup kişi başına düşen millî geliri 2500 dolardır. Başkenti Şuhum şehridir. Abhazların bilinen tarihi M.Ö. 331’e kadar uzanır. İlk Abhaz kralı ikinci Lawan, Abhazya’ya Batı Gürcistan’ı da katarak ilk Abhaz Krallığını kuran İkinci Lavvan’dır. M.S. 3. ve 4. asırlarda ...

Devamını Oku »

ABERASYON (Işığın Sapması)

Astronomide bir yıldızın gerçek yerinden farklı bir yerde görülmesi olayı. Eğer bir kimse bir yıldıza bakarsa, bakış doğrultusu, yıldızı kendisi ile birleştiren doğru ile çakışmaz. Bakış doğrultusu ile gerçek doğrultu arasında küçük bir açı farkı vardır. Bu fark; dünyanın dönmesinden, ışığın hızının sonlu olmasından ve atmosferdeki kırılmalardan meydana gelir. Eğer bakış açısı, dünyânın dönüşüne dik ise en büyük sapma açısı ...

Devamını Oku »

ABDÜRRAHİM TİRSİ

Tasavvuf ehli ve şâir. İznik, Tirse’de doğdu. Doğum târihi belli değildir. 1512 (H. 912)de İznik’te vefât etti. Babası Bâyezîd Fakih, İsfendiyâroğulları’ndan olup, Bolu’ya yerleşmiştir. Abdürrahîm Tırsî, Kâdirî tarikatında yetişmiş bir rehber olup, hocası evliyânın meşhûrlarından Eşrefoğlu Rûmî’dir. Köylerinin imâmı iken İznik’e Eşrefoğlu Rûmî’nin sohbetlerine de giden Bâyezîd Fakih, oğlu Abdürrahîm Tırsî’yi de berâberinde götürürdü. Abdürrahîm Tırsî, Eşrefoğlu Rûmî’yi görünce onu ...

Devamını Oku »

ABDÜRRAHİM RUMİ

Osmanlı devrinde yetişen mutasavvıflardan. Merzifon’da doğdu. Merzifon emîri Sarı Danişmend Emîr Aziz Efendinin oğludur. İlk tahsilini Merzifon’da tamamladıktan sonra Amasya’da Akşemseddîn ile berâber tahsîline devâm etti. Osmancık Medresesinde müderris iken, gördüğü riiyâ üzerine M ısır’da bulunan Zeynüddîn Hafî’nin yanma giderek ona talebe oldu. Daha sonra hocasıyla birlikte Herat yakınlarındaki Haf kasabasına gitti. Birkaç sene burada kaldıktan sonra hocasından icâzet (diploma) ...

Devamını Oku »

ABDÜRRAHİM ARVASİ

Doğu Anadolu’da yetişen evliyânın büyüklerinden. Peygamber efendimizin soyundan olup, seyyiddir. Seyyid Abdullah Arvâsî’nin oğludur. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. Van’ın Müküs (Bahçesaray) kazâsına bağlı Arvâs köyünde doğdu. 1786 yılında Doğubâyezîd’de vefât etti. Küçük yaşta ilim tahsîline başlayan Abdürrahîm Arvâsî, Arvas köyünde babasının medresesinde okudu ve sohbetlerinde bulunarak olgunlaştı. Zamânının fen ve din ilimlerinde söz sâhibi , tasavvufta ise hâl sâhibi ...

Devamını Oku »

ABDÜLVEHHAB-I ŞA’RANİ

Mısır’da yetişen İslâm âlimi ve evliyânın büyüklerinden. İsmi, Abdülvehhâb olup, babasının ismi Ahmed’dir. İmâm-ı Şa’rânî ve Kutb-i Şa’rânî lakablarıyla da meşhûr oldu. 1493 (H. 898)te Mısır’ın Kalkaşend kasabasında doğdu, 1565 (H. 973)’de Mısır’da vefât etti. Kâhire’de küçük yaşta ilim tahsiline başladı. Henüz yedi yaşındayken Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Zamânının büyük âlimlerinden maddî ve mânevî ilimleri okudu. Zekâsı, çalışkanlığı ve anlayışıyla hocalarının ...

Devamını Oku »

ABDÜLVAHİD BİN ZEYD

Tebe-i tâbiîn devrinde Basra’da yetişen meşhûr hadîs, fıkıh âlimi ve büyük velî. İsmi, Abdülvâhid bin Zeyd (veya Ziyad)dir. Künyesi Ebü’l- Fadl’dır. “Şeyh-ulUbbâd” ve Şeyh-us-Sûfiyye” Unvanlarıyla bilinir. Doğum târihi bilinmemektedir. 793 (H.177) senesinde Basra’da vefât etti. Vefâtı için başka târihler de vardır. Abdülvâhid bin Zeyd (rahmetullahi aleyh), Hasen-i Basrî hazretlerinin sohbetlerinde bulunup ondan ilim ve feyz aldı. Ayrıca, Tâbiîn devrinin meşhûr ...

Devamını Oku »

ABDÜLVADİLER

Cezâyir’ de hüküm süren bir berberî devleti. Merkezi Tlemsan idi. Başlarında bulunan hânedânlara Benî Zeyyân denildiği için, Zeyyânîler de denilmektedir. Abdülvâd oğulları; Muvahhidlerin idâresi altında uzun süre göçebe olarak yaşadılar. Muvahhidlerin zayıflamasıyla itâattan vazgeçtiler. Reisleri Yağmurasan bin Zeyyâd, 1235 (H. 633) senesinde Abdülvâdiler Devletini kurdu. Yağmurasan başarılı bir idâreciydi. Kabilesini çölden getirerek Oran eyâletinin ovalarına yerleştirdi. Böylece kuvvetli bir devlet ...

Devamını Oku »

ABDÜLMELİK BİN MERVAN

Emevi halîfelerinin beşincisi. 646 (H. 26) yılında doğdu. Babası Mervân bin Hakem, annesi Âişe binti Muâviye bin M uğîre’dir. Hazret-i Muâviye zamânında 16 yaşındayken Medine Dîvânı reisliğine tâyin edildi. Uzun yıllar bu görevde kaldı. Babasının ölümünden sonra Şam hilâfet makâmına geçti. Ancak halifeliğini yalnız Suriye ve Mısır eyâletleri tanıdı. Bu sırada Şiîleri etrâfına toplayarak isyan eden Muhtar’üs-Sekafî ve Mekke’de hüküm ...

Devamını Oku »

ABDÜLMECÎD HAN

Osmanlı sultanlarının otuz birincisi ve İslâm halîfelerinin doksan akıncısı. Sultan ikinci Mahmûd Hanın oğlu olup, 25 Nisan 1823 târihinde Bezm-i Âlem Vâlide Sultandan doğdu. Şehzâdeliğinde iyi bir tahsîl gördü. Fransızca öğrendi. Avrupa’da yayınlanan neşriyatı yakından tâkib eden Abdülmecîd Han yenilik tarafdârıydı. Babasının 1 Temmuz 1839’da vefâtı üzerine on yedi yaşında tahta çıktı. Abdülmecîd Hanın devlet idâresinde yeterli tecrübesi yoktu. Buna ...

Devamını Oku »

ABDÜLMECÎD EFENDİ

Son Osmanlı halîfesi. 29 Mayıs 1868’de İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Abdülazîz, annesi Hayrânıdil Kadındır. Babasının ölümü üzerine (1876), İkinci Meşrûtiyetin ilânına kadar (1908) sarayda kapalı bir hayat yaşadı. Bu dönemde yabancı dil öğrendi. 4 Temmuz 1918’de amcasının oğlu Mehmed Vahideddîn tahta çıkınca veliaht îlân edildi. Birinci Dünyâ savaşından sonra Türk toprakları işgâl edilince, Kuvay-ı Milliye lehinde beyanlarda bulundu. Bir ara ...

Devamını Oku »