Toprağa ekilen bir tohum, nasıl, orada yeşerip büyürse, Evren içinde, toz tanecikleri biçi-minde olan elementlerin birleşmesi ile, ilke! yıldızlar da, “Evren içine Ekilmiş Tohum” lar gibi büyümeye başlarlar.
Bitki, hayvan ve insanlar’ın, nasıl çocukluk ve gençlik çağlan varsa, yıldızların da gençlik yılları vardır
Nasıl, belirli bir yaşam süreci sonucunda, ağaçlar, hayvan ve insan laf yaşlanıp ihtiyarlama¬ya başlartaısa, yıldızlar da yaşlanırlar.
Canlılar, yaşantılarının son durağında, nasıl, son kez derin bir soluk alır ya da son kalp çırpın¬tılarını gösterirlerse, yıldızlar da, yaşantılarının sonunda, bir çırpınışta bulunurlar ve derin bir soluk alır gibi davranırlar.
Ve..tüm canlılar, nasıl, yaşantılarının so¬nunda “ölüm” adını verdiğimiz durum ile karşılaşırlarsa, tüm yıldızlar da, evrimlerinin sonunu, “ölüm” ile tamamlarlar. Şu farkla ki, ölen insanlar, yaşamlarını sürdüren diğer insanlar tarafından toprağa gömülüp, üzerlerine birer mezar taşı dikildiği halde; ölen yıldızların, kendileri, birer mezar taşı gibi, Evren içinde kala kalırlar!..
Astronomi bilginleri, uzayı daha iyi gözle¬yebilmek için teleskoplarını geliştirdikçe, “Yıldız¬ların Evrimi” konusunda, yepyeni sorularla karşı karşıya geldiklerini görmüşlerdi. Yıldızlar, “Işık Saçıcılıkları” bakımından birbirlerinden farklı oldukları gibi, “Renkleri”. “Büyüklükleri”, “Ağır¬lıkları” ve “Yoğunlukları bakımından da, bir¬birlerinden çok farklı bir yapı gösteriyorlardı. Bu farklı yapıları gözönüne alarak bilimsel sonuç¬lara varabilmek isteyen Astronomlar, her şeyden önce, bu yıldızları, belirli sınıflara ayırmak gerektiği kanısına varmışlardı. İlk kez, 1905 yılında Leiden Üniversitesi Profesörlerinden Hertzsprung, kırmızı ışık saçan yıldızların, belli başlı, iki ana sınıfa ayrılabileceğini ileri sürmüş ve bunlara “Devler7 ve “Cüceler” adını vermişti. 1913 yılında ise Amerikan Astronomu, Henry Norris Russell, bu sınıflama işini biraz daha geliştirmiş, kırmızıdan başka diğer bütün yıldız¬lara da uygulanabileceğini göstermişti. Hertzsprung ile Russell’in, bu ilginç saptamaları, sonuçta (günümüzde bile kullanılmakta olan) “Hertzsprung-Russell Diyagramı” adı verilen bir diyagramın çizilmesini sağlamıştı. Hertzsprung- Russell Diyagramında, yıldızlar, iki ana kol üzerinde toplanmıştı. Bu kollardan biri, temel yıldızların bulunduğu “Ana Sıra” yı, diğeri ise “Dev Yıldızlar Sırası” nı gösteriyordu. Yıldızların, bu “Diyagram” da sıralanmasının, nasıl yapıldı¬ğını, James Jeans’in kitabından, izleyebiliriz:
“.. Her biri bir yıldız rengine (kırmızı, turuncu v.b.) karşı gelmek üzere, birtakım renkli merdi¬venlerimiz bulunduğunu var sayalım. Bütün “Kır¬mızı Yıldızları”, kırmızı merdiven’in, çeşitli basamaklarına koyduğumuzu da var sayalım. Bunları, merdiven boyunca, gelişi güzel değil, belki de en aydınlık (en parlak) olanını, merdivenin tepesinde bulundurmak üzere, ay¬dınlık sırasında koymuş oluyoruz. Aynı biçimde, aydınlıkları eşit olanları da, aynı basamağa koyuyoruz. Bu düzenlemeyi, daha belirli kılmak için, her basamak, aydınlık bakımından, bir altındaki basamağa göre, beş kat daha yüksek bir durumdadır diye kabul ettiğimizde, basamak¬ların her biri için, belirli bir “Aydınlık” özelliği vermiş oluruz. Şimdi, bu kararımıza uygun
olarak, işimize devam edelim. “Kırmızı Yıldız¬ları”, kırmızı merdivenin, kendilerine ayrılmış basamaklarına ve diğer yıldızları da, kendilerine ait merdivenlerin, yine kendilerine ayrılmış olan basamaklarına koyalım. Elde edilen sonuç, yıldızlar (X) işareti ile gösterilerek (yukarıda çizilen şekilde) yerleştirilmiştir. Kırmızı yıldızlar, diyagramın sağ tarafında bulunmaktadır. Burada, Hertzsprung’un “Dev ve Cüceler” bölümü, açıkça görülecektir. Soldaki merdivende, turuncu yıldız¬lar bulunmaktadır. Her renkteki yıldız için, bu tür merdiven diyagramları yaptığımızda, hemen, hemen bütün renkler gösterilmiş olacaktır.. Diyagramın, son alt köşesirtt^yakın yerdeki yıldızların ise pek sönük oldukları görülecek-tir..” (1)
Bu satırları okuyunca, insan, bir an durala- yabilir ve “— Bu Diyagramın, yıldız mezarları ile ne ilgisi var?..” diye, kendi kendine sorabilir.
Oysa, bu Diyagram ile çok ilginç durum daha saptanmış ve yıldızların, “İhtiyarladıkça, ışık şaçıcılıklarının değiştiği” anlaşılmıştır. Merdive¬nin üst basamaklarında yer alan yıldızlar, belirli bir ışık saçıcılığını korudukları halde, merdivenin orta yerinde bulunan yıldızların, ışık saçıcılığı de¬ğişmekte ve “Kararsız” bir duruma geçmektedir. Daha da aşağılara inildikçe, yıldızların ışık saçıcılığında, “Periodik Nabız Atışları” biçiminde büyüyüp ufalmalar olduğu saptanmıştır. Biraz daha alt basamakta ise, yıldızların, bir ya da bir kaç kez patlamalar biçiminde ışık
saçıcılığında bulunduklarını göstermektedir. Onun altındaki basamakta bulunan yıldızların ise, “Büzülmüş” bir durumda oldukları anlaşılmıştır.
Bu durufm, “Hertzsprung-Russell Diyagramı¬nın, aynı zamanda, “İhtiyarlayan ve ölmekte olan” yıldızların “Bölgesini” de göstermektedir. Yalnızca bölgesini değil, “Yaşlanma Süreci” ve “ölüm Biçimi” ni de göstermektedir.
Astronomlar, “Hertzsprung-Russell Diyagra¬mı” na göre dizdikleri yıldızların, tayf analizlerini
yaparlarken, işe Astro-Fizik bilginleri el atmışlar etmektedir. Yıldız kütlesinin, yüzde onunu ve konuyu, o yıldızlarda bulunan “Hidrojen meydana getiren enerji’nin, merkez kaynağını Yakıtlının, “Nüklear Reaksiyonlarla Tükenip doğrudan doğruya kaplayan kısımda “Isı” nın Bitme Süresi” olarak, incelemeye başlamışlar- akışı, o kadar derinden gelmektedir ki. “Gaz dır. Astro-Fizjk bilginlerinin işe karışması, yıldız- halindeki madde” ler, anafor biçiminde don¬lardaki “Patlama Şiddeti” ile “Patlama Zaman mektedirler. Anafor biçiminde dönen bu mad- Araları” nın, o yıldızın “Ölüm anına ne kadar deler, büyük bir konveksiyon akım meydana yaklaşmış olduğu” nu da göstermekte olduğunun, getirerek, merkez’den dış kısma doğru, dolaşarak anlaşılmasını sağlamıştır. yayılmaya başlamaktadır. Sıcak Gaz’ın, bu hızlı Bu konudaki inceleme ve gözlemlerin, nasıl akış hareketi nedeniyle, enerii (bir süzgeç içinde geliştiğini, bir Astro-Fizik bilgini olan George görülebilen işleme benzer bir biçimde) kolayca, Gamow, şöyle belirtmektedir: dış kısma iletilmektedir. Bu konveksiyon akım “..Yıldızlarda görülen “Kararsızlık” duru- bölgesi üzerindeki hareketsiz bölgede, (ki bu munu, “Hidrojeni azalan yıldızlar” örneği ile bölge, yıldızın geri kalan yüzde doksanıdır) belli açıklamaya çalışan, çeşitli çalışmalar vardır. başlı hiç bir madde hareketi yoktur. Burada “Isı”, “Yıldızların yapısı” hakkında, bugünkü teori, bir metal çubuktaki ısı’nın, bir uçtan diğer uca “Yıldızların merkezinde bulunan termonüklear
iletilmesi biçiminde, bu bölgeler içinden, düz bir reaksiyonlar nedeniyle, enerji’nin, iki değişik hareketle iletilmiştir. Konveksiyon akım bölge- işlemle, yıldızın yüzeyine taştığı” nı kabul sindeki “Anafor Akıntıları”, nüklear reaksiyonla-
rın meydana geldiği, merkez bölgesine taze ‘İsı ölümü” ne doğru yol almakta olduklarından,
Hidrojenler getirerek, maddeleri, adam akıllı (Evrenin yapısını değiştirebilecek başkaca bir
birleştirip karıştırmaktadır. Böytece, zamanla, fiziksel evrim olmadığı taktirde) tüm evren, “Ak
konveksiyon akım bölgesindeki maddeler, git- Cücelerin kapladığı yıldız mezarlığı” durumuna
gide “Hidrojeni azalmış” bir madde durumuna geçecektir!..
gelmektedir. Sıcak akıntıları, bir uçtan öbür uca Konu buraya gelince, insan, derin derin
ilettiği halde, »içinde hiçbir termonüklear reaksi- düşünmekten kendini alıkoyamıyor!
yon meydana gelmeyen ve yıldızın yüzde Herşeyden önce, “Yıldızların ölümü” olayını,
doksanını oluşturan bölge, kendisinde bulunan kolayca kabullenemiyor!
“Ana Hidrojendi, hiçbir zarara uğratmaksızın, Hşrtzsprung-Russell Diyagramında, “Âna
olduğu gibi koruyabilmektedir. Sıra” nın sol tarafında yer alan “Parlak Dev
Eğer, hızla dönen yıldızlarda, Hidrojen Yıldızların” belirli bir yaşam sureci sonunda, “Ak
miktarının yavaş, yavaş azalması, sanıldığı gibi, Cüeeler” durumuna geçmesi, kesin bir Astro-
meydana geliyorsa, nüklear enerji kaynağının Fizik Yasası mıdır?.. Yıldızların evriminde, başka
ateşlenmesi ile birlikte tükenmeye başlayan son tür sonuç olamaz mı?., diye kendi, kendine
Hidrojen, aynı biçimde, yıldızı terkedecekti. Bu ısrarla sorular soruyor. Bu konuda, ünlü Alman
durumda, yıldızın, ara vermiş olduğu “Büzülme” Astronomi bilgini Rudolf Tiel, ne yazık ki, iç açıcı
işine, yeniden başlaması gerekecekti. Bu duru- bir karşılık vermiyor;
mun, Hertzsprung-Russell Diyagramındaki yeri, “..Hertzsprung-Russell Diyagramının, bu-
“Ana Sıra” nın sol tarafında, uzak biryerde, yarı günkü modern Astronominin bir bölümünde
çaplan daha küçük fakat ışık saçıcılıkları ve oynadığı rol, Eski Roma’da, “Roma Hukuku” nun
yüzeylerindeki ısıları çok yüksek olan, yıldızlar temelini oluşturan “Oniki- Levha Yasası” nın
bölgesi olacaktır..” (2) durumu İle karşılaştırılabilir..” (3) diyor.
Ünlü Astro-Fizik bilgini George Gamov/un, İnsan, Dünyamıza hayat veren kendi Güne-
bu anlattıkları, konunun, “Yıldızlarda ki Nüklear şimizin de, günün birinde aynı “ölüm Olayı” ile
Reaksiyonların, şiddeti ve patlama zaman ara- karşı karşıya geleceğini, aklına getirince, Astro-
ları” olarak ele. alınması ile daha da yüzeye Fizik bilginlerine, heyecanla, yepyeni sorular
çıktığını göstermektedir. O zaman, Hertzsprung- yöneltiyor:- “— Peki ama, tüm yıldızlar da îynı
Russell Diyagramının, en üst basamağında hızla mı, “Ak Cüce” durumuna geçeceklerdir?..”
bulunan yıldızın, “Çok genç bir yıldız” olduğu Bu soruya Astro-Fizik bilginlerinin verdiği
kesinlik kazanmaktadır. Merdivenin orta basa- cevaplar, oldukça rahatlatıcıdır,
maklarında bulunan yıldızların, “İhtiyarlamakta “—Hayır!” diyof Astro-Fizik bilginleri ve
olan yıldızlar” olduğu, bu nedenle, hidrojen hemen ekliyorlar”— Bir yıldız ne kadar parlak ise
yakıtlarını tüketmekte oldukları belirlenecektir. ve ne kadar iri ise,# o ölçüde hızla “Ak Cüce”
Merdivenin son basamaklarında bulunan yıldız- olmaya doğru, yol alacaktır!” Bu nedenle de,
ların ise, “ölmekte olan yıldızlar”ın son çırpınış- Hetzsprung-RusselJ Diyagramının,’ sol tarafın-
larım gösterdiği, içerlerindeki son hidrojen daki “Sıra” yi gösteriyorlar. Bu “Sıra” da,
yakıtlarını, bir kaç patlama ile tüketerek, VVolf-Rayet, U Geminorum ve Nova… gibi çok
“Yaşamlarını sona erdirmekte oldukları” anlaşı- parlak yıldızların, hızla “Ak Cüce” durumuna
lacaktır. Merdivenin, en son basamağında bu- doğru yol aldıkları görülmektedir. Isaac Asimov,
lunan, “Yakıtlarını tüketmiş” ve bu nedenle de “The Universe” (Evren) adlı kitabında, “ölmekte
“Büzülerek ufalmış” ak yıldızların ise, “ölü Olan Yıldızlar” başlıklı bölümde, “Parlak Süper-
yıldızlar” olması gerekeceği, ortaya çıkacaktır. nova” lar ile “Ak Cüceler” in, birlikte ele alınrpası
Gerçekten de bu “ölü yıldızlar” ^üzerinde gerektiği üzerinde durmaktadır. Süpemovalar,
yapılan gözlemler ve incelemeler, onların, tüm büyük patlamalar ile içerlerindeki “Hidrojen”i,
yakıtlarını tüketerek, büzüldüğü ölçüde yoğun- hızla yakıp tüketirken, “Demir” gibi ağır element’
luğu artmış ve Evren içinde, kendi kendilerine bir lerin oluşmasına imkân vermemektedir.Bu yüz
mezar taşı durumuna geçmiş “Ak Cüceler” den de, “Nüklear Reaksiyon” hızla artmakta ve
olduğu saptanmıştır. Bu durumun saptanması, “Belirli zaman araları” ile “Patlamalar birbirini
bir başka gerçeği daha ortaya koymuştur. O da, izleyerek”, yakıtı bitirmektedir. Bu arada “Nöt-
tüm yıldızların, (er ya da geç) içerlerindeki rino’İar, çekirdekte hızla artarak, patlama
hidrojen yakıtını yaka, yaka, ölüm yolculuğunu işleminin yayılmasına neden olmaktadır. Asimov,
hızlandıracakları ve sonuçta, onların da birer “Ak durumu, özetle şöyle anlatmaktadır:
Cüce” durumuna geçecekleridir. Evrendeki “..Yıldız yaşlandıkça, merkezindeki ısı da
“Entropi”, bir tek yol çizmekte ve tüm yıldızlar artmaktadır ve merkezdeki “Nötrino İşlemi” de o