BİLİM ve TEKNİK-2

Lovvell Gözlemevinin 1.8 metrelik telesko-6u ile alınmış ve daha sonra bilgisayarda işlenmiş ve renklendirilmiş 3C 273’ün bu fotoğrafında, yine sağ aşağıya doğru olan fışkırma gözlenmektedir. Kuasar çok parlak olduğu için yöresindeki ayrıntıyı elde etmek amacıyla, fotoğraf alınırken görüntüsü küçük bir diskle kapatılmıştır.
3C 273’den çıkan fışkırma kendisini elektromanyetik tayfın her bölgesinde göstermektedir. Burada da Einstein x-ışın uydusu ile alınmış x-ışın fotoğrafında sağ alta doğru olan ışınım yoğunluğu hemen fark edilmektedir. Bu fotoğraf d> bilgisayarda algılanan ışınımın yoğunluğuna göre renklendirilmiştir.
Perseus galaksi kümesinin bir üyesi olan ve bize 230 milyon ışık yılı uzaklıkta olan NGC 1275 kodu ile bilinen galaksinin, 1972 ila 1976 yıllar arasında Amerika ve Avrupa’da birçok rad-yoteleskobun aynı anda ortak çalışarak 2J& cm dalga boyunda elde ettikleri dört resminde, galaksi çekirdeğinden çıkan fışkırmayı görüyorsunuz. En üstteki yoğun ışınım gelen bölüm, galaksinin çekirdeğidir ve fışkırma, fotoğrafta alta doğru olan bölgelerdir. Söz konusu fışkırmaı-nın boyunun giderek uzadığı görülmektedir.
lerse, yaydıkları enerji öyle sanıldığı kadar fazla değil, normal olacaktır. Fakat astrofizikçilerin büyük çoğunluğu, Arp’ın, çözdüğünden daha fazla sorun yarattığı görüşünde birleşiyorlar. Onlara göre, süper parlak fışkırmayı ve kuasarların diğer gizemlerini çözelim derken, fizik ders kitaplarını yeniden yazmanın bîr alemi yok. Bu kişiler Arp’ın çektiği fotoğraflarda gösterdiği olguların {büyük kırmızıya kayma gösteren kuasa-rı, küçük bir kırmızıya kayma gösteren galaksiye bağlıyan köprüler) aslında gerçek olmadığını, gerçekte kuasarların tüm cisimlerin daha da arkasında olduklarından, başka bir açıdan bakıldığında bu köprülerin de görülmeyeceğini İleri sürmektedirler.
Bazı astrofizikçilere göre de, süper parlak fışkırma öyle göründüğü kadar acayip, beklenmeyen bir olgu değildir. Gerçekten ilk gözlenmesinden yaklaşık dört yıl’ önce, Ingiltere’de Cambridge’deki Astronomi Enstitüsü’nün direktörü olan Martin J. Rees, böyle bir olay olabileceğini öngörebil mi şti. Rees’e göre, eğer bir kuasar ışık hızına yakın bir hızla madde fışkırtmışsa ve bu maddenin yönü bize doğruysa.
Ekim 1984
onun hızı bize ışıktan daha hızlıymış gibi gözükecektir
Bu açıklamayı en iyi şekilde örneklemek için, kuasar çekirdeğini meydana getiren bileşenlerden birinin ışık hızının yüzde 99’u bir hızla kuasardan dışarı bizim yönde fışkırdığını varsayalım. Belirli bir zaman sonra, onun kuasarda belli bir uzaklığa geldiğini gözleriz. Örneğin 300 yıl sonra o, kuasardan 25 ışık yılı uzaklığa gelsin. Fakat fışkıran parçacıklar ışık hızına yakın (0.99xc) hareket ettiklerinden, fışkırdığı andan itibaren bize 297 ışık yılı yaklaşmışlardır. Böy-lece onun yeni konumundan çıkan ışınım bize, sadece 300-297 üç yılda ulaşır, 300 yıl sonra değil, işte bu durum hayali bir hız yaratmaktadır. Üç yılda 25 ışık yılı bir yol kat-ettiğine göre, ışık hızının 8 katı bir hızla hareket ediyor gibi gözlüyoruz. Aslında 25 ışık yılı uzaklık 3 yılda değil, 300 yılda alınmıştır.
Bu açıklama şekline karşı çıkanlar, herhangi bir gökcisminden hiç ışık hızına yakın hızda bir
Virgo galaksi kümesinin en büyük üyelerinden biri olan ve bize 50 milyon ışık yılı uzaklıktaki M87 galaksisinin, optik bölgede 5 metrelik Mt. Polamar teleskobu ile alınmış; fakat renkleri bilgisayarda verilmiş bu fotoğrafında, ince dar bir bant şeklinde olan fışkırmayı görüyorsunuz. Galaksinin küçük parlak çekirdeğinde sağa doğru olan fışkırmanın boyu 100 ışık yılı; fakat parlaklık 40 milyon güneşin parlaklığına eşdeğerdir.
M87 galaksisinin Einstein Gözlemevi denilen x-ışın uydusu ile alınmış bu x-ışın fotoğrafında (bir tür röntgen filmi) hafif sağ üstte olan fışkırmanın galaksi çekirdeğinden daha fazla x-ışınımında bulunduğu görülüyor.
fışkırmanın doğrudan doğruya göztenemediğini ileri sürüyorlardı. Eğer bu hıza sahip fışkırmalar var ise o zaman bunlardan bazılarının bize doğru yönlenmiş olabileceği istatistiksel olarak doğru olacaktır. Nihayet 1978 yılında galaksimizde; yani burnumuzun dibinde, SS 433 adı verilen çok ilginç bir gökcismi keşfedildi. Bu yıldız hem kırmızıya hem de maviye kayan ışınım yayınlıyordu. Sonraki gözlemlerin yorum ı (anması sonucu SS 433’ün sürekli olarak birbi-l rlne ters yönde iki dar bantta uzaya yaydığı | maddenin hızı ışık hızının yüzde yirmi beşi yöre-sindeydi. Bu hız çok önemliydi; çünkü böyle I normal büyüklükteki bir cisim böyle bir hızla I uzaya madde atarsa, kuasarlar haydi haydi | atardı.
Bugün görünüşte ışık hızını aşan fışkırmalara sahip tam 7 gökcismi bulunmuş durumda Bilim adamlarının iki tür açıklaması da tamamen I bilimsel ve mantığa uygun. Daha kolayı, daha I basiti varken, niçin doğanın yasaları üzerine çı-l kalım? Unutmayalım ki bilim-dışı açıklamalar [ hep bir kabul edişten kaynaklanır, bilimse olanları ise her zaman en basiti ve gerçek olanıdır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*