İslam

İmam Gazali nin DOLAŞTIĞI ZİYÂRET ETTİĞİ YERLER

DOLAŞTIĞI ZİYÂRET ETTİĞİ YERLER : Şam’da iki sene kaldıktan sonra Kudüs’e geçti. Orada Kubbe- tü’s-sab.ra’ya gider, o mübârek yere kapanır ve mücâhedesine devâm ederdi. Beyt-i Makdis’i, Halilü’r-Rahman’da İbrâhim aleyhisselârnm ve diğer peygamberlerin (onlara selâm olsan) kabirlerini ziyârel etti. Hazret-i Isâ aleyhisselâm’ın doğduğa yere uğradı. İbrâhim aleyhisselârnm makamında, şu aç mes’ele hakkında nefsiyle ahd etti: (1) Padişahların huzuruna gitrniyeceğim. (2) Onların hediye ...

Devamını Oku »

NEFS-İ MÜLKİME VE DİĞER MAKAMLAR

NEFS-İ MÜLKİME VE DİĞER MAKAMLAR : 3 — NEFS-1 MÜLHİME: Kişi nefs-i emmâre hâlinden, pişmanlık duyup nefs-i levvâme katma yükselir, tevbe, istiğfar, zikir, ibâdet, mâsivadan kaçmak, mürşidinin terbiyesini kabullenmek ve uzun nefs mücâhedeleriyle üçüncü dereceye yükselir. Bu derecedeki kişiye ilhâmlar gelir, esintiler olur. İmân hakikatleri kalbinde inkişâf eder. İlim, aşk, mârifet ehli olur. Ancak bu ilhâm ve esintiler gurur sebebi ...

Devamını Oku »

NEFS İ LEVVÂME DERECESİ

NEFS İ LEVVÂME DERECESİ : NEFS-Î LEVVÂME. Levvâme «çok kötüleyen, kendini çok kötüleyici» mânâsına gelir. Nefs-i emmâre seviyesindeki kişi kötülüklere, haramlara, rezilliklere —tâbir câizse— dört nala, istekle koşar. Nefs-i levvâme seviyesinde ise, nefsinin kötülüğünü bilit, nefsini çok kötüler, yaptığı kötülüklerden vicdan azabı ve pişmanlık [nedâmet] duyar. Âyet-i kerîmede «Ve lâ uksimu bin-nefs-il-levvâ- tne = Kendini alabildiğine kınayan nefse yemin ederim ...

Devamını Oku »

İMÂM GAZÂLÎ — HAYÂTI,   NEFS-Î EMMÂRE

İMÂM GAZÂLÎ — HAYÂTI, NEFS-Î EMMÂRE: Bu, en aşağı ve kötü derecedir. Kötülükle emr eder. Bu seviyedeki inşân şehvetinin esiri olur, Şeytan’a itaat eder. Akıllı bir mü’rfiin nefs-i emmâresiyle devâmlı savaş hâlinde olmalıdır. Nefs-i emmâre, insana ebedî âhiret saâdetini, şu yalan ve geçici dünyânın beş dakikalık şehvet lezzetine sattırır; kişiyi âlâ-yı illiyyinden esfel-i sâfilîne attırır. İslâm büyüklerinden «Ebû Sâbii Muhammed ...

Devamını Oku »

İmam Gazali DOĞUM TARİHİ, BABASI, TAHSİLE BAŞLAYIŞI

İmam Gazali  DOĞUM TARİHİ, BABASI, TAHSİLE BAŞLAYIŞI : İmâm [din önderi mânâsına] hazretleri hicri 450, milâdî 1058 tarihinde Tûs’da doğdular. [Brockelmann’a göre 451 lıicrî, 1059 milâdî yılında doğmuştur.] Rivâyete göre fakir ve tahsilsiz bir zâtın oğludur. Talısîl sâhibi olmamakla berâber, pederi ilini ve irfânın değerini bilen, dindar ve uyanık bir.zât idi. Gençliğinde okuyup âlim olamadığına çok üzülürdü. İki oğlunu, Muhammed ...

Devamını Oku »

İMÂM GAZALİ İSMİ, LÂKABLARI, KÜNYESİ

İMÂM GAZALİ İSMİ, LÂKABLARI, KÜNYESİ : İslâm tarihinin bu büyük ve şerefli şahsiyetinin ismi, ilim kitâb- larında şu şekilde anılır: Hüccetü’l-lslâm Zeynü’d-Dîn Ebû Hâmid Muhammed İbn Muhammed el-Gazâlî [yahut el-Gazzâlî] et-Tûsı eş-Şâfiî. Hüccetü’l-lslâm [İslâm’ın hücceti; senedi, delili; isbatlayıcısı], Zeynü’d-Dîn [Dînin süsü] terkibleri onun lâkablarıdır, yâni kendi isminden başka, sonradan takılan adlarıdır. Müşârünileyhin [adıge- çen bu yüce zâtın] başka lâkablan da ...

Devamını Oku »

Yemek Yemenin Adabı

Hamd Allah’a mahsûstur. O Allah ki, yeri ve gökleri yoktan var etti. Bütün canlıların rızıklannı te’mîn ve kullarının helâl nafaka ile gâlih amellerde bulunmalarını kolaylaştırmak için, bulutlardan indirdiği yağmurla topraktan yiyecek ve bütün bitkileri çıkarmak sû- retiyle kâinatı en güzel bir şekilde idâre etti. Salât ve selâm, kâinât var olduğu müddetçe, açık mûcizelere sâ- hib olan Muhammed (S.A.V.) ve O’nun ...

Devamını Oku »

ÂLİMLERİN KANI ZEHİRDİR

ÂLİMLERİN KANI ZEHİRDİR İmâm-ı A’zam talebeleri arasında bulunduğu bir sırada vücûdunu bir akrep soktu ve yere düştü. Talebeleri akrebi öldürmek isteyince; “Onu öldürmeyiniz, kendimi onunla tecrübe etmek istiyorum, bakalım haklarında hadîs-i şerifte; “Âlimlerin kanı zehirdir” buyrulan âlimlere dâhil miyim?” dedi. Talebeleri akrebe baktılar, kıvrandı, büzüldü ve hemen öldü.

Devamını Oku »

ALLAHÜ TEÂLÂ BİLDİRİYOR

Tatlı nar bulduğum zaman yerim deyip, yoluma Devam ettim. Bir yere varınca, eli, ayağı ol­mayan, zayıf, hâlsiz, yaralı bir kimse gördüm. Yarala- rına kurt düşmüş, hattâ birçok eşek arısı yaralarına hücûm etmiş, zavallıya ızdırab veriyorlardı. Onun bu çâresiz ve muzdarib hâline acıyarak, yanına varıp; “Bu halden kurtulmak .ster misin?” dedim. “Hayır” dedi. Ben hayretle “Niçin?” dedim. “Sağ sâlim olmak nefsimin ...

Devamını Oku »

İşçinin ücretini teri kurumadan önce verin

Helal ile haramın önemsenmediği işçinin haklarının gözetilmediği herkesin çıkarları doğrultusunda hareket ettiği bir topluluk da yaşamaktayız. Yapılan işi, en iyi şekilde değilde baştan savma yapıldığı , ticaret adı altında kolay ve ucuz bir işi üstüne baya fark koyarak karşı tarafı düşünmeden en önemlisi de doğru olduğunu düşünmeden hareket edilen bir zamandayız. Ticaret yapanların daha doğrusu yaptığını zannedenler  düzgün mal üretmeyip ...

Devamını Oku »

Ey Ademoğlu niçin Aldandın?

Sonra Allah ona şöyle buyurur :Ey Ademoğlu benim hakkımda seninle aldattı ?Ey Ademoğlu bildiğin ile ne  Amel ettin? Ey Ademoğlu peygamberlere ne cevap verdin? Yine Abdullah Bin Mesut’tan rivayet edilmiştir ki o sözüne Yeminle başlayarak şöyle dedi :Vallahi sizden hiç kimse yoktur ki ;Birinizin gördüğü Dolunay ile başbaşa kaldığı gibi Rabbi ile başbaşa kalmasın sonra; Allah ona şöyle buyurur :Ey ...

Devamını Oku »

KALPLER ANCAK ALLAHI ANMAKLA HUZUR BULUR

Çaresiz kaldığında içinde sıkıntılar olduğunda kimsesiz kaldığında tek yapman gereken ümidini kaybetmeden Allaha sarıl abdest al ve namaz kıl Rabbine sarıl kalpler ruhlar ancak Allahı anmakla huzur bulur. Allah CC bütün yaptığımız yanlişlara günahlara rağmen bize merhamet eder. Bizi cezalandırma, kötü günlerimizde bize yardım.eden bizi rızıksız bırakmayan Allah CC . Ellerimizi açıp ,ne istersek bize verir. Ne derdiniz ne sıkıntınız ...

Devamını Oku »

Mükellef ve Davranışları

Mükellef ve Davranışları Mükellef, ergenlik çağına gelen ve akıl sağlığı yerinde olan; dinin belirlediği hükümlerle sorumlu tutulan kişi demektir. Dinen mükellef (yükümlü) olan kişinin, yapmak ve yapmamakla sorumlu tutulduğu                                  işlere ise e f âl-i mükellefin (mükellefin iş ve davranışları) denir. Mükellefin iş ve davranışları ...

Devamını Oku »

Başlıca İbadetlerimiz

Başlıca İbadetlerimiz   Hayatın tamamına yayılmış bu ibadet anlayışından başka, zamanı, yeri, yapılış tarzı ve miktarı dinimizce belirlenmiş özel birtakım ibadetler de vardır. İbadetleri, yapılma şekli yönünden kendi içinde üç gruba ayırabiliriz: bedenle yapılanlar (namaz, oruç vb.), malla yapılanlar (zekât, kurban vb.) ve hem beden hem de mallayapılanlar (hac, umre vb.).     Namaz İslâm’ın, kelime-i şehâdetten sonra en önemli ...

Devamını Oku »

Tebük Seferi

Tebük Seferi Mûte Savaşı’nın üzerinden bir yılı aşkın bir zaman geçmişti. Mûte’nin intikamını almak isteyen Bizanslılar’ın müslümanlar ile savaşmak üzere hazırlığa giriştikleri haberi Medine’ye ulaştı. Hz. Peygamber^ bunun üzerine hemen harekete geçti ve büyük bir ordu hazırlamaya başladı. Çıkacağı seferlerin hedefini genellikle gizleyen Resûlullah^ bu kez hedefini açıkça ilân etti. Haber yayıldı, gönüllüler toplanmaya başladı. O sene Hicaz bölgesinde kıtlık ...

Devamını Oku »

Peygamberimizin Haccı ve Veda Hutbesi

Peygamberimizin Haccı ve Veda Hutbesi Ertesi yıl Hz. Peygamber^ hac için Medine’den Mekke’ye yola çıktığında beraberinde 100.000’den fazla müslüman vardı. Bu hac, o güne kadar yapılmış haclardan hiçbirine benzemiyordu. Çünkü bu hacca hiçbir putperest katılamıyor, hacıların tamamı tek olan Allah’a inanan insanlardan oluşuyordu. Sonraları Vedâ haccı diye isimlendirilen bu hac esnasında Hz. Peygambeıt’^ Arafat’ta İslâm’ın temel ilke ve kurallarını açıkla ...

Devamını Oku »

Ölüm ve Sonrası…

Ölüm ve Sonrası… Ölüm meleği gelir ve can bedenden ayrılır. Ardından kabir hayatı başlar. Bedeni gömülsün gömülmesin ölen her can, kabir hayatını yaşar. İyiler için cennet bahçelerinden bir bahçe, kötüler için cehennem çukurlarından bir çukurdur kabir. Kıyamet günü gelip sûra, üfurülünceye kadar herkes kendi yerinde bekler. Kıyamet hem bir yok oluş hem de yeni bir hayata başlayıştır. İsrafil’in sûra ilk ...

Devamını Oku »

Ölüm Ötesiyle İlgili Yanlış Bir İnanış: Reenkarnasyon

Ölüm Ötesiyle İlgili Yanlış Bir İnanış: Reenkarnasyon Reenkarnasyon insanın veya başka bir canlının ölümünden sonra ruhunun başka bir canlının bedeninde yeniden dünyaya gelmesi inancıdır. Bu bâtıl inanca ruh göçü ve tenâsuh adları da verilmektedir. Bu inanca göre insan dışındaki her varlığın insan bedenine yükselinceye kadar değişik can lıların bedenlerinde defalarca dünyaya gelmesi gerekmektedir. Ruh, dünya hayatında işlediği iyilik ve kötülüklere ...

Devamını Oku »