İslam

İslamda Yalan Söylemek Ve Sözünden CAYMAK

“İnsan Olmanın ve İnsanca Bir Hayat Sürdürebilmenin Esasları” İnsanın verdiği sözü yerine getirmesine  ve ahde vefa denir ve ahde vefa göstermek  de İslami yaşam bakışıyla ve anlayışıyla bir mümin ve nüminede bulunması ve olması  gereken  önemli özelliklerden en öne çıkan meselelerden birisidir. İnsan olarak  yalan yere söz vermek, yalan yere vaadde bulunmak, dilin bir afetidir . Ömrünce Söz verip yerine ...

Devamını Oku »

İRAN’DA İSLAM 

İRAN’DA İSLAM İlhanlar (1260 – 1320) – Hülâgû. İslâm tarihinin burasında, Dördüncü Bölüm’de anlatıldığı gibi, Hülâgû Han ve Moğollar tarafından yıkılan Bağdat’a dönmek gerekiyor. Yine de, öldürmek, yakmak, yıkmaktan başka bir şey düşünmeyen Moğolların canavar olduklarını sanmak yanlış olur. Islâm dünyasının büyük kısmını yıkmış, Arab uygarlığına ölüm darbesi indirmişlerdi ama, o dünyanın yıkıntıları, külleri arasında çok kalamamışlardı. Amu Derya’nın güneyindeki ...

Devamını Oku »

İSLÂMLARIN PEYGAMBERİ ( İslam Tarihi )

ÎSLÂMLARIN PEYGAMBERİ ( İslam Tarihi ) Arabistan. Arabistan islâmiyetin beşiğidir-. İslâm peygamberi orada doğmuştur; peygamber Arapça konuşmuş ve Allahın emirlerini Araplara tebliğ etmiştir, Araplar da bu emirleri ve peygamberin telkinlerini her tarafa yaymışlardır. Bu bakımdan peygamberin Araplara ve onlar vasıtasiyle başka milletlere yaptığı tesirleri anlamak için Arap geleneklerini, âdetlerini ve islâmiyetten önceki hayatlarını olduğu gibi, Arapların yurdunu da incelemek gerekmektedir. Araplar ...

Devamını Oku »

BESİN MADDELERİ VE İLAÇLAR

BESİN MADDELERİ VE İLAÇLAR Bileşik olmayan ilaçlar: Bu hususda İmam Buhari, Sahih’inde özel bir bölüm ayırmıştır. Doktorlar diyorlar ki: Eğer bir ilaç vücuda gözle görülecek şekilde tesir etmezse, buna birinci derece derler. Tesir gösterir de zarar vermezse, buna ikinci derece derler. Zarar verir de etkilemezse, üçüncü derece; etkilerse, dördüncü derece derler ki, bunlar da zehirli ilaçlardır. İlaçların güçleri tecrübe ve ...

Devamını Oku »

HİPOKRAT’IN YEMİNİ

HİPOKRAT’IN YEMİNİ Hipokrat diyor ki: Doktor, Allah’dan C.C. korkmalı, ona itaat etmelidir. Dürüst olmalıdır. Hastanın sırnm saklamalıdır. Hastaya öldürücü ilaç vermemeli, tavsiye de etmemelidir. Kadmlara çocuk düşürecek ilaç vermemelidir. Her çeşit pislikten uzak durmalıdır. Kadınlara, çocuklara kötü gözle bakmamalıdır. Zevk ve eğlence ile, oyun ve oyuncakla meşgul olmamalıdır. Fakir ve yoksullan tedavi etmeye can atmalıdır. Dili şirin, sözü yumuşak olmalıdır. ...

Devamını Oku »

Tedavi İnsanı Ruhen De Düzeltir

Tedavi sırasında hastanın yaşı, alışkanlıkları, sanatı ve mevsim göz önüne alınmalıdır. Yaşlı ihtiyarlara, küçük çocuklara, midesi bozulanlara, yorgun vd bitkin olanlara, hamamda çalışanlara, takatsızlara, aşırı derecede zayıf veya şişman olanlara, esmerlere, yarası olanlara müshil verilmemelidir. Kez’a aşın sıcakta veya aşın soğukta da verilmemelidir. Yukanda bundan bahs etmiştik. îlaç tam kıvamım bulmadan kullanılmamalıdır. İlaç almadan önce banyo yapmak faydalıdır. Etkisi zayıf ...

Devamını Oku »

Doktorlar, alışkanlığın ikinci tabiat olduğunu söylüyorlar

Doktorlar, alışkanlığın ikinci tabiat olduğunu söylüyorlar. Hz. Enes şöyle diyor-.Peygamber S.A.V. akşam yemeğini, yatsı namazından sonra yerdi.» — Ebu Nuaym. Hz. Âişe de şöyle bir hadis rivayet ediyor: «Bir gün Resulullah S.A.V. yanıma geldi. Ben O sırada bir hastalıktan dert yanıyordum. Bana şöyle dedi: Az yemek ilaçtır. Mide, hastalıkların evidir. Vücudunuz neye alışmışsa onu yerine getirin.» Hz. Ali de şöyle ...

Devamını Oku »

Kaza Ve Kader Haktır

«Gamm ve kederi artanlar, çokça: Lâ havle velâ küvete illâ billahil aliyyil azim, desinler.» Lâ havle, Allah’a C.C. teslimiyet mânâsını ifade eder. Hüzün ise ağıt havasıyle söylenen şeydir. Sıkıntıya düçar olanlar, kendilerini oyalayacak şeyler bulmalıdırlar. Mesela, Peygamberimiz S.A.V. şöyle buyuruyorlar: «Biriniz sıkıntıya düştü mü yayını omuzuna taksın.» Tirmizi de Ebu Hureyre’den şöyle bir hadis rivayet ediyor: «Peygamber S.A.V. bir şeye ...

Devamını Oku »

CUMA GÜNÜ VE NAMAZI

Allâh ile beraber kılar sonra yetişirim» demişti. Hz. Peygamber namaz kılınca onu gördü ve sordu: — Sabahtan arkadaşlarınla beraber niçin gitmedin? — Cumayı seninle kılmak, sonra arkalarından yetişmek istedim. — Yeryüzünün bütün varlığını Allah yolunda harcasan onların sabahtan çıkışlarının sevabını elde edemezsin!» (Ahmed, Tirmizi) 8. Hz. Ömer, sefer kıyafetine bürünmüş bir kimseyi görmüş ve «bugün cuma olmasaydı yola çıkacaktım», dediğim ...

Devamını Oku »

ISLÂM’IN IŞIĞINDA GÜNÜN MESELELERİ

1. İbn Mes’ûd’dan, Hz. Peygamberin (s.a.) cumayı kılmayan kimseler için şöyle dediği rivayet edilmiştir: «Vallahi cemâate namaz kıldırmak üzere birisine emir verip sonra, cumaya gelmeyenlerin içinde bulundukları evleri yakasım gelir.» (Müslim, İbn Hanbel). 2. Ebû-Hüreyre ve İbn Ömer’den, Rasûlullâh’m (s.a.) minberinden şöyle hitâbettiğini duydukları rivayet edilmiştir: «Bazı kimseler ya cumayı terketmekten kesin olarak vazgeçerler yahut da Allah onlann kalplerini mühürleyecek ...

Devamını Oku »

CUMA GÜNÜ ve NAMAZI

Hicretin birinci asrından bu yana İslâm âleminde büyük bir ihtimamla toplu halde edâ edilegelen cuma namazının ve Allah’ın müstesnâ nimetlerine zarf teşkil eden cuma gününün İslâm’da çok önemli bir yeri vardır. Hayatı boyunca Hz. Peygamber (s.a.) Medine’de bu namazı bizzat kıldırmış, sonra Hulefâ-i Râşidin devlet başkanlığı yanında cuma imamlığını da yürütmüşlerdir. Daha sonraki devirlerde de cuma imamlığı ya halifenin, yahut ...

Devamını Oku »

Yenip İçilmesi Helâl Olan ve Olmayan Şeyler

İçki s Bu isim özellikle üzümden yapılanma verilir. Bu Hanefilerin görüşüdür. Diğer imamlara göre sarhoşluk veren her şey içkidir; Nitekim bu konuda bir çok hadis varid olmuştur. İpek anlatırken bu konuda yeteri kadar bilgi verilmişt Eşyada yeni içilme bakımından asıl olan mübah olmaktır. Bütün eşya, aslında insanların yararlanmaları, için yaratılmıştır. Onun için aslında temiz olan, akla ve sağlığa zararlı Olmayan ...

Devamını Oku »

NECAŞÎ’NİN HUZURUNDA HAK İLE BÂTIL HESAPLAŞIYOR

NECAŞÎ’NİN HUZURUNDA HAK İLE BÂTIL HESAPLAŞIYOR PEYGAMBERLİĞİN (5)’inci senesinde ilk Habeşistan kafilesi yola çıkmış; ilk Müslümanlar dinleri için evlerini, barklarını terkederek gurbet ellerine yerleşmeyi göze almaya mecbur kalmışlardı. Bu kafilenin gidişinden hemen sonra İslâm’la müşerref olan Hazret-i Ömer, mü’minlere büyük bir kuvvet ve destek olmuşsa da, müşrikler işin gittikçe büyüdüğünü düşünmeleri üzerine zulümlerini daha da arttırmaya başlamışlardı. Bu yüzden peygamberliğin ...

Devamını Oku »

MÜŞRİKİN HİMÂYESİNİ REDDEDİP ALLAH’IN HİMAYESİNİ SEÇEN ZÂHİD SAHABÎ

MÜŞRİKİN HİMÂYESİNİ REDDEDİP ALLAH’IN HİMAYESİNİ SEÇEN ZÂHİD SAHABÎ: OSMAN BİN MAZ’UN VE İKİNCİ HABEŞİSTAN KAFİLESİ HAMZA’dan sonra en güçlü adamlan Ömer’in de İslâm’a girdiğini gören müşrikler, işin gittikçe aleyhlerine geliştiğini anlayınca baskılarını arttırıp, zulümlerini çoğaltmaya başladılar. Nitekim Resûlüllah’ın bulunduğu mahalleye gidiş gelişleri önlüyor, orada alım-satımı yasaklıyor, toplanmış olan Müslümanları dağıtmak ve caydırmak için plânlar kuruyorlardı. Halbuki iman, onların sandığı gibi ...

Devamını Oku »

HAZRET-İ ÖMER’İN PEYGAMBERİMİZİN DUASIYLA İSLÂM’A GİRİŞİ

MÜŞRİK ZULMÜNDEN BÂZI MÜSLÜMANLAR HABEŞİSTAN’A GÖÇME ZORUNDA KALIRKEN. HAZRET-İ ÖMER’İN PEYGAMBERİMİZİN DUASIYLA İSLÂM’A GİRİŞİ RESÛLÜLLAH Hazretleri tebliğ ve ta’limiyle muvazzaf bulunduğu İslâm’ı tam beş senedir ilân ediyor, ancak iman edenlerin sayısında ise göze çarpacak nisbette bir çokluk görülmüyordu. Nitekim beş sene boyunca yapılan tebliğ neticesinde Müslüman sayısı henüz kırka bile varamamıştı. Demek ki, senede on kişiden az insan kazanılı­ yordu. ...

Devamını Oku »

İSLÂM’IN HİZMETİNE VERİLEN İLK EVİN SÂHİBİ

İSLÂM’IN HİZMETİNE VERİLEN İLK EVİN SÂHİBİ: ERKÂM’IN MÜSLÜMAN OLUŞU MİLÂDÎ takvim 610’u gösteriyordu. İsa Aleyhisselâm’dan sonra tam altı asır geçmiş, İlâhî emir ve irşadlardan bütün bütüne mahrum kalmış olan Mekke müşrikleri işi iyice azıtmışlardı. Kendi öz yavrularını götürüp çölün ortasında diri diri toprağa gömme vahşetine kapıldıkları­ nı hatırlamak bile, onların içine düştüğü vahşeti tahmine kâfi gelir. İşte böyle bâtıl anlayışların ...

Devamını Oku »

İmam Gazalinin TEKRAR TEDRİS HAYÂTINA DÖNÜŞÜ

İmam Gazalinin TEKRAR TEDRİS HAYÂTINA DÖNÜŞÜ : Hicrî 499 (1105-<J/ yılında, Nizâmü’l-Mülk’ün oğlu ve Selçuklu sultanı Sancar’ın veziri olan Fahrü’l-Mülk İmâm Gazâlî’ye, tekrar tedris hayâtına dönmesi için İsrarlı ricâlarda bulundu. Zâten o da inzivâyı terk etmek, vaaz ve irşâd vazifesine başlamak kararını vermişti. Bir sene sonra hicrî 6 ncı asır başlayacaktı. Birçok sâdık riiyâ- lar görülmüş, meşhur lıadîs-i şerifte «her ...

Devamını Oku »