Teleskopunuzu Seçerken…
Bir teleskop ya da dürbünün iki kullanım amacı vardır. Bunlardan birincisi, uzaktaki bir cismin daha iyi görülebilmesi için, büyütülmesidir.İkin-cisi de, bir cisimden, gözün toplayabileceğinden daha fazla ışık toplamaktır. Bu sayede, çıplak gözün seçemeyeceği sönük gök cisimlerini görmemiz mümkün olur.
Optik teleskoplar, görünür ışık altında kullanılan teleskoplardır. Yapılarına göre bunları mercekli ve aynalı teleskoplar olarak iki ana gruba ayırabiliriz. Optik teleskoplar, iki temel parçadan oluşur. Birinci parça, ışığı toplamaya yarayan objektiftir. Objektif, mercek ya da ayna olabilir. İkincisi ise, “göz merceği” ya da “oküler” olarak adlandırılan mercek takımıdır. Mercekli teleskoplar, ilk kullanılan teleskoplardır. Günümüzde de küçük çaplı teleskoplar genellikle merceklidir. Mercekli teleskoplarda, farklı dalga boylarındaki ışığın kırılarak renk! rine ayrsınaması için objektifte b leştirilmış iki mercek kullanılır. 1 . mercekler ayrıca, isttnmeven \an -maları azaltmak ve ışık geçirgenliği n artırmak amacıyla çeş tli malzemeli r-lc kapla ur.
Aynalı teleskoplar ise kendi iç :-rinde iki ana gruba ayıılabılır: Ncwtun tipi, Cassegrain tipi. Newton tipi teleskoplarda, ana aynadan yansıyan ışık, ikinci, düz bir diyagonal aynaya, oradan da teleskop tüpünün dışarısındaki göz merceğine yansıtılır. Cassegrain teleskoplarda ise, ana aynadan yansıyan görüntü, ikinci bir dışbükey aynaya, oradan da ana aynanın ortasındaki bir delikten göz merceğine yansı-
tılır. Newton tipi teleskopların fiyatları, Cassegrain teleskoplara oranla daha düşüktür. Ancak, Cassegrain teleskoplar, hem daha kısa olduklarından daha az yer kaplarlar, hem de daha kolay taşınırlar.
Bir teleskop çeşidi daha vardır ki, bu, aynalı teleskoplarla mercekli teleskopların bir tür birleşimi olarak kabul edilebilir. Bunlara verilebilecek en iyi örnekler, Schmidt-Cassegrain ve Maksutov-Cassegrain teleskoplardır. Bu teleskoplarda ışık önce mercekten sonra da aynadan büküldüğü için teleskopun tüpünün boyu daha kısadır. Bu teleskoplar, ötekilerine göre daha pahalıdır.
Teleskopun gücü, genellikle onun büyültme gücüyle karıştırılır. Bu nedenle yanlış anlaşılan bir kavramdır. Bir teleskopun, toplam performansını belirleyen etken, aslında, sadece bii-\iiltme değil, aynı /amanda onun ışık kapjsitesidr. Işık toplana
Meade’nin 20 ve 25 cm çaplı Schmidt-Cassegrain tipi teleskopları. Bu teleskoplar, bilgisayar donanımları sayesinde, yaklaşık 65 000 gökcismine otomatik olarak yönelebiliyorlar.
kapasitesini belirleyen etken ise, objektifin yani ana merceğin ya da aynanın alanı, dolayısıyla da çapıdır. Çap ne kadar artarsa, ışık toplama miktarını belirleyen alan onun karesiyle orantılı olarak o ölçüde artar. Örneğin, 20 cm çaplı bir teleskop, 10 cm çaplı bir teleskopun 4 katı ışık toplar.
Teleskopların özellikleri açıklanırken, odak uzaklığına da değinilir. Bir teleskopun odak uzaklığı, objektife giren paralel ışınların yani sonsuz uzaklıktaki bir cisimden gelen ışınların objektiften ne kadar uzaklıkta odaklandığıdır. Bir optik aygıtın odak uzaklığı genellikle milimetre cinsinden ifade edilir. Odak uzaklığının objektif çapına oranı ise f-oranı (f-ratio) olarak adlandırılır. Çapı 200 mm, odak uzaklığı 2000 mm olan bir teleskopun f-oranı. î 10’dur ve “f/10” olarak gösterilir. i
Büyültme, teleskopların maliyeti-“ ni doğrudan artıran bir etken değildir. Ancak, \ tiksek büyültme, daha fa/L ışık amavı gerek ‘(liginden, istemez çapın biı\u es- kjçımln olur. IV vi büyültme ; ıcii nasıl hes -lannor Oldukça bı ıt bir formi c hesapla ur: Teleskop n. yani obje! tı-t’in oda> uzaklığı göz nerce&inin ik ,k u/aklıS ıa böliinere Bu basit
ccğini değiştirerek, teleskopumuzun büyültme gücünü değiştirmemiz mümkündür. Bu nedenle, göz merceği çıkartılıp değiştirilebilen teleskoplar tercih edilmelidir. Örneğin, 1000 mm odak uzaklığına sahip bir teleskopa 10 mm odak uzaklığına sahip bir göz merceği takarsak, 100 defa (100x) büyültme elde ederiz.
Daha önce, gökyüzü köşesinde, bir teleskop ve dürbünle hangi gök cisimlerini, nasıl görebilece-1 ğimizden bahsetmiştik. Ancak, bu aygıtların optik özelliklerine hiç değinmedik. Eğer bir teleskop l ya da dürbün almayı düşünüyorsak, onları önce tanımamız gerekir. Böylece, kullanım amacımı- f za uygun olanı seçmemiz daha kolay olacaktır. Aşağıdaki yazı, bu aygıtları tanımanızı, böylece, | teleskop ya da dürbün alırken nelere dikkat etmeniz gerektiğini gösterecektir. |
Teleskopunuzu Seçerken…
çeşitleri: 1. Mercekli teleskop -ton tipi aynalı teleskop l~-“tsdt-Cassegrain tipi teleskop.
..yültmeye kısaca değindikten bir başka noktayı da açıklama-srekiyor. Objektifin ve göz mer-
– odak uzaklıkları istenildiği gi-srlanabileceğinden, kuramsal
i büyültmenin bir sınırının ol-; söylenebilir. Ancak pratikte s:an sorunlarla karşılaşılır. Belirli -c bir teleskopla, yeterli kalitede iri elde edebilmek için, büyült-
– de belirli bir sınırı aşmaması Büyültme arttıkça, görüntü-rırlaklığı ve ayrıntısı kaybolur, çaptaki teleskopla ne kadar me yapılabileceğinin kesin bir j yoktur. Bununla birlikte, kasen bir oran vardır. Buna göre,
ailecek en fazla büyültme ob-: çapının santimetresi başına
7;leskop alırken, isteğe bağlı ola-nnakım aksesuar da alınabilir, değişik büyültmeler elde -jin, farklı odak uzaklıklarına
* ~:z mercekleri alınabilir. Kimi •, rların, bir gökcismini izlemek îareket ve bilgisayar donanı-: r. Bu sayede bu gök cismi, gö-
– – -da sabit kalır, izleme meka-. Jzellikle gökyüzü fotoğrafla-;~2k isteyenler için gereklidir. ‘r.:ma sahip kimi teleskoplar, ^ ıt.irı bilgisayara gınluigınde, , -r ıne yönelebilirler. Hatta,
– iı. on binlerce gökcisminin kayıtlıdır. Gök cisminin es teleskopun ona yönel-
Dürbünlerde, uzunluğu azaltmak için, prizmalardan yararlanılır. En çok kullanılan prizmalar iki çeşittir: 1. Porro prizma 2. Çatı prizma.
meşini sağlayabilir. Bu özellikle, gök cisimlerinin yerlerini bulmakta zorlanan deneyimsiz gözlemciler için çok büyük kolaylıktır.
Dürbünlerin optik özellikleri, teleskopların optik özellikleriyle hemen hemen aynıdır. Dürbünlerin de bir objektife ve göz merceği vardır. Teleskoplarda olduğu gibi, ışık toplama miktarını objektifin yüzey alanı, büyültmesini ise odak uzaklıklarının oranı belirler. Dürbünlerin en önemli özellikleri, taşınabilir olmaları ve çoğunlukla bir çift objektife ve göz merceğine sahip olmalarıdır. Her iki gözle bakılabildiği için daha rahat bit görüntü sağlar. Bu nedenlerle, çok iyi teleskoplara sahip amatör gökbilimcilerin bile mutlaka birer dürbünleri vardır.
Newton tipi teleskopların fiyatları, diğer aynalı teleskoplara göre daha düşüktür. Buna karşın, daha pahalı olan Cassegrain tipi teleskoplardan daha fazla yer Kaplarlar.
Bir dürbünde, büyültme oranı ve objektif çapı, genellikle dürbünün üzerinde yazılıdır. Eğer dikkat ettiyseniz, dürbünlerin üzerinde 8×25, 10×50 gibi ifadeler bulunur. Buradaki ilk sayı büyültmeyi, İkincisi ise, milimetre cinsinden objektif çapını belirtir. Yani, 10×50’lik bir dürbün, 10 kez büyütür ve objektif çapı 50 mm’dir. Gökyüzü gözlemleri için kullanılan dürbünleı, geneiiikie 7-.2 kez büyüten dürbünlerdir. Daha yüksek büyültme genellikle tercih edilmez; çünkü elin titremesi, görüşü zorlaştırır. Ancak, yüksek büyültmeli dürbünler, üç ayak üzerine yerleştirilmek suretiyle kullanılırsa, bu titreme önlenmiş olur Bu nedenle, dürbün satın alırken, egcr İ2A,dan daha fazla büyültmeli olanlarını tercih edecekseniz, üç ayağa yerleştirilebilmesi için gerekli donanıma sahip olanlardan seçmelisiniz.
20-35 mm çaplı dürbünler gün ışığında genellikle yeterli olur. Ancak, gökyüzü gözlemleri için 40 mm’den büyük olanlar tercih edilmelidir. Gökyüzü gözlemciliğinde çok kullanılan dürbünler, 7×50 ve 10×50 dürbünlerdir. Bu tip dürbünler, arazide başka amaçlarla gözlemler yapmak için de idealdir. 7×50 ve 10×50 dürbünler, kuş gözlemcilerinin de en çok kullandıkları dürbünlerdir, ilgi alanları bu yönde olanlar, bir dürbün alarak, her iki amaç için de ondan yararlanabilirler. Doğal olarak, dürbünün çapı büyüdükçe, aynı teleskopta olduğu gibi, ışık toplama miktarı artar. Örneğin, 70 mm’lik bir dürbün, 50 mm’lik dürbünün yaklaşık iki katı ışık toplar. Ancak unutmamak gerekir ki, çap arttıkça ağırlık, boyut, ve fiyat artar. Dürbünlerde, göz mercekleri genellikle sabittir. Ancak, bazı markaların bazı modellerinin değişken büyültme (zoom) özelliği vardır. Dürbünlerin boyutlarının küçük olmasının bir başka nedeni, objektifle göz merceği arasına yerleştirilen bir prizma sistemidir. Bu prizma sistemi sayesinde, objektiften göz merceğine gelen ışığın yolu katlanmış bir hale getirilir. Böylece, dürbünün toplam uzunluğu azalır.
Teleskop ve dürbünlerde, fiyatı belirleyen etkenlerden birisi de kullanılan mercek ve aynaların niteliğidir. Standart kaplamalı mercekler, çoğu zaman yeterli nitelikte görüntü verir-
la ayna-lır. Çap •niktarı-lc oran-;ğin, 2( ;aplı bir
ler ve gelen ışığın yaklaşık %4’ünü yansıtır lar. (Kaplanmamış cam, ışığın yaklaşık %10’unu yansıtır.) Çoklu kaplamalı mercekler ise, çok nitelikli görüntü verirler ve ışığın sadece % 1 ’ini yansıtırlar. Ancak, bu merceklerin kullanıldığı teleskop ve dürbünler çok pahalıdır. Aynalarda da çe şitli kaplamalar kullanılmaktadır. Teleskopun fiyatı, bu kaplamaların niteliğiyle orantılı olarak artar,
Dürbün ve teleskopların özelliklerinden bahsettikten sonra, bir de önerimiz olacak. Optik aygıtları satın alırken, eğer onların özelliklerini iyi anlamıyorsanız, yetkili satıcılarından almayı tercih edin. Marketlerde ya da kırtasiyecilerde satılan optik aygıtların niteliğine güvenilemeyeceği gibi, çoğunlukla değerinin çok üzerinde fiyatlar istenir.
ı /o mm Europa mm Ganymede Callisto
Ali Kuşçu Amatör Astronomi Topluluğu
İstanbul’da bir grup gökbilim severin bir araya gelmesiyle yeni bir topluluk kuruldu. Bu topluluğun adı, Ali Kuşçu Amatör Astronomi Topluluğu. Çoğunluğu gökbilim eğitimi almış olan bu topuluğun üyeleri sık sık toplan-
Jüpiter’in uyduları: Jüpiter’in “Galileo Uyduları” olarak adlandırılan dört büyük uydusu, küçük bir dürbün yardımıyla bile gözlenebilmektedir. Yukarıdaki çizim, ay boyunca, bu uyduların konumlarını göstermektedir. Bu çizelgenin üzerine, (gözleminizi yapacağınız günün ve yaklaşık olarak saatin özerine) boydan boya bir çizgi çizerek, uyduların o mdaki konumlarını bulabilirsiniz.
Şubat ayında, akşamları en rahat gözlenebilen gezegen Satürn. Jüpiter, ayın başlarında, batı ufku üzerinde gözlenebilirken, ayın ortalarında Güneş’e iyice yakınlaşıyor ve 23 Şubat’ta sabah gökyüzüne geçiyor. Venüs, sabahları güneşten biraz önce doğuyor ve gittikçe yükseliyor.
Bu ay üç ay-gezegen yakınlaşması olacak. 2 Şubat’ta gece yarısı, Ay ve Satürn iki derece kadar yakınlaşacak. Şubat’ta, hava karardığında, Ay Aldeba-ran’a çok yakınlaşmış olacak ve saat 20:30’da onun örtecek. Örtülme 21:40’a kadar sürecek. 12 Şubat’ta Ay, Dolunay evresinde olacak ve Regulus’la iki derece kadar yakınlaşacak.
Alp Akoğl’
Ali Kuşçu Amatör Astronomi Topluluğu:
Internet sayfası: http://andromeda.clk.itu.edu.tr Elektronik pos’a: astro@eik.itu.edu.tr Telefon: O 2 İ 2-285 30 90 Gökbilim tart’şma listemize üye olnak için: gokbılım-requt ,t@biltek.tubıtak.govt adresine,
“join gökbilim vazan bir ileti göndemcnız gerekiyor.
Ayın Gök Olayları •
15 Şubat 1998 Saat 21m’de gökyüzünün genel görünüşü
makta, bilgilendirici seminerler vermekte ve gözlemler yapmaktadır. Topluluğun temel hedefi, gökbilimle ilgi-i lenenleri aynı çatı al-I tında toplamak, bi-■ limsel ve entellek-tüel düzeyi yüksek etkinlikler gerçek-f leştirmektir. Ali Kuşçu Amatör Ast-‘ ronomi Topluluğu hakkında ayrıntılı bilgiyi, sayfanın so nunda verdiğimiz ad-J reslerden ve telefonda*’-alabilirsiniz.
Galileo Galilei, (1564-1642) mercekleri eş eksende karşı karşıya getirmeyi düşünerek bir teleskop yapan ilk kişi değildi. Ancak, 17. yüzyılın bu optik sihirbazlık aletleri Galileo’nun elinde gerçek anlamda bir sihirli değneğe dönüşmüştü. Kendi eliyle yaptığı ilk teleskoplarını yüzüne çeviren Galile gördüklerinden yola çıkarak gökcisimleri hakkında o güne değin bilinenleri temelinden sarsmayı başarmıştı. Galileo, Copernicus’un da aralarında yer aldığı selefleri ve Kepler gibi çağdaşlan mn da katkılarıyla, mekanik, astrofizik, kütleçekimi türünden birçok alanda birçok buluşa imza atmıştı. Ancak bu yazıda sözü edilenler, hummalı çalışmaların mey-
rini, 29 Ağustos 1609’da kayınbiraderine yolladığı mektupta şöyle kaleme alıyordu:
“… Sana bir haberim var; ama duyduğuna sevinecek misin, yoksa üzülecek misin, bilemiyorum. Çünkü, artık ülkeme (Toskana’ya) dönme umudum kalmadı. Ancak, bu umudu yok eden olayın hem onurlu hem de yararlı sonuçları var. Flanders’de Prens Maurice’e ufak bir teleskop hediye edildiği yolunda iki ay kadar önce burada çıkan söylentileri duymuş olmalısın. Bu alet öyle zekice yapılmış ki en uzak cisimleri yakındaymış gibi gösteriyor. Örneğin, üç kilometre uzaktaki bir insan açık seçik görülebiliyor. Bu sonuç ba-
kobuyla karşılaştırıldığında, cisiml^ yüzlerce kat daha büyük gösteren ı leskoplar yaptı. Bunu başardığında i tık sihirli değneğinin ucunu göğe ‘ virmesinin zamanı gelmişti. Nişan i dığı ilk gökcismi bekleneceği gibi i çakgönüllü uydumuz Ay olmuşa Gelin bu ilk gözlemlerini 1610 yılıd giderek Galileo’nun kendi kalemiı den okuyalım:
“Durumu daha anlaşılır kılmd açısından, Ay yüzeyinde biri loş öte| aydınlık olmak üzere iki farklı tip bölgeler ayırt edebildiğini söyleme! yim. Aydınlık kısımlar tüm yarımki reyi sarmalayıp yüzeyi kaplarken, kısımlar, birer bulut kümesiymişces ne yüzeyi gölgelendiriyor; Ay’ın yi zeyini de beneklerle kaplıymış gill gösteriyor. Tüm çağlarca ve tüm in sanlarca bilinen koyuluk ve büyük lükçe belirgin lekeleri ötekilerde ayırmak üzere “büyük” ya da “antik
vesı oıan Duıguiarıyla ilgili olmaktan çok, teleskopla gökyüzüne baktığın-
na öylesine olağanüstü geldi ki düşünmeye koyuldum; bana perspektif
olarak adlandırıyorum. Ayın tüm ya zeyini özellikle aydınlık kısımlare
ua Dazı cisimlerin sormıt varlığını apa- yasalarıyla ilgili eıbı geldi. Sonuç o oütür gibi kanlnvan daha kiiriiV b-
larıyla ilgili.
Dünya’vı sarmalayan gökkiire, Gali’eo’nun teles!:obunu gökv ¡/¡ine
duğu söylenenden çok daha üstün bir teleskop yaptım. Böyle bir araç vaptı-
nanen
Benden önce kimsenin gerçekleştr
:z;ndiL
aın>
yönelmişti. Farklı olarak o, küçük bir azınlığın savladığı gibi, Güneş’in çevresinde dolanan gezegenler, bunların çevresinde dolanan uydular ve Ay yüzeyindeki kraterler ve vadileri görmüştü; hem de herkesten daha kesin olarak, daha yakından… Tanrılar için ne kadar şanssız, insanlık için ne kadar büyük bir gece!..
Galileo o ve onu izleyen gecelerde somut olarak ne görmüştü? Bunu yazdıklarından öğreniyoruz. Teles-kobunun merceğinden ilk gördükle-
için, yaşlılıklarına bakmadan, > . Venedik’teki en yüksek kilise kulesine defalarca çıktılar. Gemiler o kadar uzaktalardı ki, limana girişleri ancak iki saat sonra görülebiliyordu. Bu alet o denli etkili ki elli kilometre uzaktaki bir cismi sanki beş kilometre uzaktaymış gibi gösteriyor.”
Galileo, bir çırpıda elde ettiği bu başarıyla yetinmedi. Kendini daha uzakları, daha büyüterek gösterecek teleskoplar yapmaya adadı. İlk teles-
seklerle dolu; cüsseli dağlar vşr
* derin vadilerden geçilmevcı^fc Diinya’da olduğu gibi…” Galileo’nun bu sözleri, Dünya v® t Evren’in kalanının bambaşka alemle- i re ait olduğu savını çürütmüş, gök cisimlerini tarihte ilk kez “yere” indirmişti. Galileo’nun dikkati kısa sürede Ay’ı ve tüm gök cisimlerini kucaklayan yıldız denizine yöneldi. Ufuklar? arasında bir sis perdesi gibi uzanan! Samanyolu yüzyıllar boyunca astronomların merak odağı olmuştu. Gali
4 -.jLii incelemeleri Samanyolu’nun ■ı- -> değil, sayısız yıldızdan oluşan . £eniş ve çok uzak bir kuşak oldu-_ itaya çıkardı.
-eıegenler ve özel olarak Jüpiter .. . – • .:eki gözlemlerine geçmeden, :•-lüîeo’nun kaleminden yıldız-_r ‘ “■ Kösünü okuyalım:
‘ -¿-leğenlerle sabit yıldızların gö-
– – -d arasınaki fark da dikkate de-
uzesrenlerin çemberleri pergel-
»viüdıklarında dairesel bir çe-
_^ ,:p değil de, her yöne oklarını
parlayan ışık noktaları gibi Teleskopla bakıldığında da
– _:plak gözle gözlendiklerindeki zr : ‘ ¿i: ama çok daha büyük olmak •iU’ : -J. O kadar büyürler ki, beşinci
. i’uncı kadirdeki bir yıldız, sabit -.inn en büyüğü Sirius’a denk r-n i ‘üııiir.
I ¿ha önemlisi, altıncı kadirin al-aplak gözle görülmeyen o ka-ı_r . i yıldız görünür olur ki, nere-tc inanamazsınız. Bu aralıkta altı-ı_r :h..ıİ3 yeni parlaklık derecesi ta-~ır~ olası. Bu görünmez vıldız-
zr: edinci kadirde yer alanları, te-r yardımıyla, çıplak gözle bakıl-•£ – zı ikinci sıraya uygun bulunan ,. jdan daha parlak ve büyük gö-
. Ico’nım gördükleri kendisine jı. e kesin görünse de, bunları heri.: ■ ¿akça dile getirmekte sıkıntılar :Ju. Yüzyıllar boyu tartışılıp ge-
Bunun için bunları günışığma çıkaramıyorum.”
Galileo da benzer kaygıları taşıyordu. Bu yüzden keşiflerini hemen duyuramıyordu. Bir ara İtalya ve Almanya’daki bazı arkadaşlarına tuhaf şifreli mesajlar göndermişti. Arkadaşları uzun uzun düşündülerse de SMA-ISMRMILMEPOETALEUMIBU-NENUGTTAVIRAS mesajını çözemediler. 1610 Kasımında Galileo artık
Latınccyc çevrildiğinde mesaj şöyley-di: Altissimum Planete ı Tergemi-num Observavi; “En uzak gezegenin üç aylı olduğunu gözlemledim”.
Galileo, daha sonra bu gözlemlerini düzeltecek, sözünü ettiği gezegen olan Jüpiter’in çevresinde üç değil, dört uydu gözlemleyecekti. Bu, tam anlamıyla bardağı taşıran damla olmuştu. Dört gökcismi Jüpiterin çevresinde dönebiliyorsa, tüm gökcisimlerinin Diinya’nın çevresinde döndükleri nasıl doğru olabilirdi ki… Jüpiter uydularını gözlemlemesi Galileo’nun birikiminde bir dönüm noktasıydı. Aynı zamanda sonunu yaklaştıran gelişmelerden en önemlisi olmuştu. Bu önemli gözlemini Galileo 1910’da kaleme aldığı pasajlarda şöyle aktarıyordu:
“Bu çalışmanın açığa vurulup yayımlanmayı bekleyen bence önemli parçası, Dünya var ol- J ‘ duğundan bu yana kimse tarafından gözlemlenmemiş dört gezegenin bulunuşudur. Zamanım sınırlı olduğu için, son iki aydır bunların konumları, hareketleri ve parlaklık değişimleri hakkında yaptığım gözlemlerin sonuçlarını verirken, gerçekleştiremediğim periyot hesaplarını tüm diğer astronomlara bırakıyorum. ‘Fek uyarım, son derece duyarlı bir teleskoba gereksinim duyacaklarıdır.
O gün çok güçlü bir teleskop kullanıyordum. Bu nedenle daha önce dikkatimden kaçmış bir şeyi fark ettim. Jüpiterin çevresinde yıldıza ben-zeyefl^ç cisim vardı. Ancak ekliptiğe paralel, Jüpiterle aynı doğrultu üzerinde uzanan, gezegene komşu görii-
nen bu üç yıldızda bir tuhaflık sezinledim.”
Galileo izleyen iki ay içinde çeşitli geceler aynı noktayı gözlemleyip sonuçlan not edecek ve bu cisimlerin yıldız değil, Jüpiterin uyduları olduklarını ve sayılarının da 3 değil 4 olduğunu bulacaktı.
Galileo’nun anlatımıyla: “Konu sadece bir cismin Dünya çevresinde dönmesi ve Copernicus doktrininin
yından ibaret değil. Bir de dört cismin ya da uydunun, Ay’ın Dünya çevresinde döndüğü gibi, Jüpiter çevresinde dönmesi söz konusu; bunların hepsi Jüpiter’le birlikte Güneş çevresinde on iki yıl süren büyük bir devir yapıyorlar.”
Galileo’nun teleskobun göz deliğinden bakması, tüm gerçeği apaçık görmesi için yeterli olduğu kadar, aforoz edilmesi için de yeterli sebep olmuştu. Galileo insan gözünün ilk kez tanıştığı nesneleri görmüş, bunları inatla görmezlikten gelenlerce yargılanmıştı. Kilise, gökyüzünü tanımak için kutsal metinlerden başka yere bakılmayacağını söylüyordu. Sözde meslektaşı, kabul görmüş bilimcilerden Pisa’lı profesör Julius Libri, ölünceye değin teleskoptan bakmayı reddetmişti.
1609’da patlak verip izleyen yıllarda gelişen ve bugün bile sıkça atıfta bulunulan “Galileo vakası”m Kep-ler’e gönderdiği mektubunda yine Galileo özetliyor: “Sanıyorum ki aziz Kepler, çoğunluğun akıl almaz budalalığına gülmekten başka yapacak bir şey yok. Çalışmalarımı göstermeyi önerdiğim fakat tıkabasa karnını doyurmuş bir yılanın tembel inatçılığıyla, gezegenlere, Ay’a teleskopla bakmaya yanaşmayan bu ünlü filozoflar için ne dersin? Tıpkı yılanların kulaklarını tıkadıkları gibi, insanlar da gözlerini gerçeğin ışığına kapıyorlar.”
Özgür Kurtuluş