Yıllık Arşiv: 2016

EMÜLSİYON

EMÜLSİYON i. (fr, émulsion). Kim. Bir sıvının, başka bir sıvı içinde küçük damlacıklar halinde dağılmasıyle meydana gelen heterojen ortam. Emülsiyon cihazı, emülsiyon hazırlamağa yarayan cihaz. || Sulu emülsiyon, sürekli olarak sulu halde bulunan emülsiyon. || Yağlı emülsiyon, sürekli olarak, suda çözünmeyen bir sıvı halinde bulunan emülsiyon. — Bayınd. Yol emülsiyonu, su içinde asıltı halinde bulunan, ancak sabunlaştırıcı bir maddenin etkisiyle suya ...

Devamını Oku »

EMÜLS1N

EMÜLS1N i. (fr. émulsine). Bademlerde bulunan ve birçok heterozit’in hidrolizinde kullanılan enzimli karmaşık tuz. —  Emülsin, yosunlarda, mantarlarda, tatlı veya acı bademlerde, karayemiş yapraklarında v.b. bulunur. Yağı alınmış badem küspesinden çıkarılır. Bu madde, levojir glükozitlere etki ederek glükoz ile heterozit’in glüsidik olmayan grubunu verir. Amigdalinden itibaren glükoz, benzaldehit ve siyanhidrik asit verir. Bir enzimler karışımıdır. Emülsin’in, glükozitlerin sentezini sağladığı ispat ...

Devamını Oku »

EMTİA

EMTİA çoğl. i. (ar. metâ<-, mal’dan emtica). Esk, Kumaş ve esvap gibi mallar, satılacak eşyalar. || Emtia-yı ecnebiye, yabancı memleket mallan. || Emtia-yı gûnagûn, çeşitli mallar. || Emtia-yı ticariye, ticaret eşyası, — Huk. Emtia senedi, emtiayı temsil eden kıymetli evrak niteliğindeki senetlere verilen ad. — Muhas. Müessese tarafından, sonradan hiç bir değişikliğe uğratılmadan, tekrar satılmak üzére satın alınan eşya, madde ...

Devamını Oku »

EMSER (Hieronymus),

EMSER (Hieronymus), alman katoük ilâhiyatçı (Weidenstetten, Ulm yakınları 1477- Dresden 1527). Luther’in öğretmeni, Dük Georg von Saçhsen’in sekreteri oldu, sonra Erfurt ve Leipzig’de kilise hukuku okuttu. Leipzig tartışmasından (1519) sonra, Luther’e şiddetle çattı ve hayatının sonuna kadar eski öğrencisinin görüşlerinin çoğunu eleştirdi,

Devamını Oku »

EMSCHER

EMSCHER, Almanya’da ırmak, Ren’in kolu (sağ kıyı), Hamborn’da Ren’e kavuşur; 98 km. Şistli Rheinland kütlesinin kuzey yamacında akar ve büyük sanayi bölgesi Ruhr’- un eksenini meydana getirir. Vâdisini Ren’- den Herne’e giden önemli kanal izler; bu kanal Herne, Gelsenkirchen, Ersen, Oherhavsen’den geçtikten sonra, Rheinland’ın büyük limanı Duisburg-Ruhrort’da sona erer; yukarı kesiminde Dortmund-Ems kanalına bağlanır,

Devamını Oku »

EMS

EMS, Kuzey Almanya’da ırmak, Hollanda sının boyunca akar, 320 km. Teutoburger Wald’dan doğar, Münster havzasının büyük kısmını akaçlar, sonra Kuzey denizine yönelir ve Dollart körfezinde denize dökülür. Hemen bütünüyle buzul çağında meydana gelen Saale adlı buzullar dolgusu üstünde akar ve büyük turba yataklarını (Boertange bataklığı) aşar; bu durum Dortmund- Ems kanalının açılmasını ve Hollanda ve Weser’le (Hunte-Ems) ikili bir bağlantı ...

Devamını Oku »

SOĞUKLAR VE VİRÜSLER

Kış ve soğuk iklim şartlarının virüs ve mikropları kırdığı inancı artık tarih oluyor. Prof. Dr. Yonca Tabak “İddia edilenin aksine soğuk mikrobu kırmıyor. Yapılan çalışmalar soğuk ve kuru havanın grip virüsünün yaşam süresini uzattığını ve havada daha uzun süre kaldığını gösteriyor.” dedi. “İlk kez 1918 yılında ki bir grip salgınıyla literatüre giren İnfluenza, diğer adı ile grip virüsü, ismini (Influenza di freddo) ...

Devamını Oku »

EMRETMEK

EMRETMEK geçi. blş. f, (ar. emr ve türk. etmek*ten). Emir vermek, buyurmak: Hızır Fasa, bunun üzerine Pir Sultan*ın asılmasını emrediyor (A. Gölpmarlı). —  Emretti patrik efendi (veya emretti kadı), yersiz bir emirle alay etmek için kullanılır. — Huk. Emredici (veya âmir) hukuk kuralları, herkes tarafından mutlak surette uyulması gereken kurallar. — Emredici hukuk kuralları’mn aksi fertler ¿Irafmdan kararlaştırılamaz. Kararlaştırılırsa, bu ...

Devamını Oku »

EMRE (Ahmet Cevat)

EMRE (Ahmet Cevat), türk dil bilgini (Resmo, Girit 1887 – Ankara 1961). Mektebi Harbiyede öğrenim yaptığı sırada meşrutiyet taraftarı olduğu için tutuklanarak Fizan’a sürüldü. Trablusgarp’ta Yusuf Akçura v.d. sürgün arkadaşlarıyle Hatıra (1897, 5 sayı) gazetesini çıkardı. Trablusgarp’tan Avrupa’ya kaçtı; jön-türklerin arasına katıldı. Türkiye’ye döndükten sonra bir ara İstanbul Dârülfünunu Lisaniyat ve Türkoloji bölümünde öğretmenlik yaptı. Atatürk’ün dil ve yeni yazı ...

Devamını Oku »

EMRAH Erzurumlu,

EMRAH Erzurumlu, saz şairi (Erzurum ?- Niksar 1854-1855). öğrenimini Erzurum’da gördü. Divan edebiyatını ve eski saz şairlerinin eserlerini iyi bilen Emrah’ın şiirlerinin Fuzuli, Nedim, Baki, Şah İsmail ve Ahmed-i Daî’nin tesirleri görülür. Aruzla yazdığı şiirler kusurlu ve bozuktur. Hece ile yazdığı tasavvuf üzerine şiirleri varsa da asıl kişiliği âşık tarzındaki koşma ve semaîlerde görülür. Bektaşî şairlerinin tesiri altında kalıp, devriyeİer ...

Devamını Oku »

EMRAH Ercişli

EMRAH Ercişli, türk saz şairi. Van’ın Erciş kazasından yetiştiği, XVII. yy.ın ilk yarısında yaşadığı bilinir. Şiirleri uzun süre Erzurumlu Emrah’ın sanılmıştır. Emrah ile Selvi Han adlı halk hikâyesinin kahramanıdır. Osmanlı-iran savaşları sırasında Van’ı kuşatan Şah Abbas’ın (hük. 1586-1.628) askerleri tarafından esir edilerek götürülen Selvi Han’ın ardından Isfahan yollarına düşen Emrah, yıllarca diyar diyar dolaşır. Sonunda iki sevgili birbirlerine kavuşurlar. Bu ...

Devamını Oku »

EMPSON (William)

EMPSON (William), İngiliz şair ve eleştirmeci (Howden, Yorkshire 1906-Londr» 1984). Cambridge’de okudu. Seven types of ambiguity (Anlam belirsizliğinin yedi türü) [1930] adlı kitabiyle genç yaşta Ün yaptı. Daha sonra The Structure of Complex Words (Karmaşık Kelimelerin Yapısı) [1951] ite en yetkili Anglo-Sakson denemecilerinden biri olduğunu kabul ettirdi. 1961’de Milton’s God’u (Milton’un Tanrısı) yayımladı. Ayrıca bir kaç lirik şiir de yazdı: ...

Devamını Oku »

EMPREVİZYON

EMPREVİZYON i. (fr. imprévision). Huk. iki tarafa borç yükleyen sürekli borç ilişkilerinde, önceden görülmesi ve düşünülmesi mümkün olmayan hallerin meydana gelmesi sonucu, taraflardan birinin ediminin aşın olarak güçleşmesi sebebiyle, sözleşmenin değiştirilebilmesi veya feshedilmesi imkânını tanıyan görüş. — Büyük İktisadî değişikliklere sebep olan olayların ortaya çıkmasıyle, ahde vefa pacta sunt se rv anda kuralının doğurduğu haksızlığa karşı ileri sürülen bu görüş, ...

Devamını Oku »

EMPLANTASYON

EMPLANTASYON i. (fr. implantation). Ted. Küçük bir cerrahı müdahale ile deri altına yavaş yavaş soğurulmağa elverişli bir implantm sokulması. Bk. a n sİkl. — Ted. Deri altı komprime emplantasyonları özellikle hormon yetersizliklerini gidermek için düşünülmüştür. Komprime (veya emplant) yavaş yavaş soğurulur ve organizmada yeterli bir hormon miktarını korur. Bununla beraber, şırınga edilen veya ağızdan alınan «geç etkili» hormonların hazırlanmasında görülen ...

Devamını Oku »

EMPİRİOKRİTİSİZM

EMPİRİOKRİTİSİZM i. (fr. empiriocriticisme* den). Mant. Bilimin değerini ağır bir şekilde eleştiren doktrin. —  XIX. yy. sonunda Almanya’da ortaya çıkan bu doktrine göre bilim, ancak özel ve bağıntılı bir bilgi olabilir; bilimsel kuramlar da, olsa olsa, kullanışlı birer araç olmaktan ötede bir değer taşımazlar. Empiriokritisizm, görecelik, pozitivizm, eleştirici idealizm ve bilinemezcillik gibi görüşlere yaklaşır. Bu doktrinin belli başlı temsilcileri R. ...

Devamını Oku »

Emperyalizm

Emperyalizm: Kapitalizmin Son Aşaması. Lenin’in eseri. 19i7’de yayımlandı, bir bakıma Marx’in Kapital’inin bir «devamı» sayılır. Lenin «emperyalizm»!, sosyalizme dönüşmenin eşiğine gelen ve iç çelişkileri aşırı ölçüde çoğalmış kapitalizmin son aşaması sayar. Ona göre bu son aşama tekeller karşısında serbest rekabetin kaybolması, sermaye ihracı, sürüm pazarlarının ele geçirilmesi için milletlerarası mücadeleler, bundan doğan savaş tehlikeleri ile olduğu kadar burjuva demokrasilerinin yerini ...

Devamını Oku »

EMPEDOKLES

EMPEDOKLES, yunan filozofu (Agkritzento [bugün Agrigento], Sicilya M.ö. 490’a doğr.). Nüfuzlu, zengin, üyeleri arasında olimpiyat oyunlarında birincilik kazananlar bulunan bir ailedendi; kendisinin de olimpiyatlarda birincilik kazandığı söylenir. Babası Meton, demokratik partinin önderiydi, Empedoklesin de sonradan bu partinin önderi olduğu öne sürülür. Empedokles siyaset adamı, kanun yapıcısı, şair, hekim, müneccim idi. Ayrıca, keramet sahibi olduğu söylenirdi. Bugün elimizde Peri Phiseos (Tabiat ...

Devamını Oku »

EMPATi

EMPATi i. Sosyal ben hakkında edinilen bilginin özel şekli. (Empati Üç biçimde ortaya çıkar: kendini başkalarının gözüyle , görme yatkınlığı [oto-empati], başkalarını başka insanların gözüyle görme yatkınlığı [allo-empati] ve başkalarına onların gözüyle bakma yatkınlığı [başkasının bilincinin bilinci].)

Devamını Oku »

EMFAtN (Edouard, baron),

EMFAtN (Edouard, baron), belçikalt mühendis, maliyeci ve. sanayici (Beloeil 1852- Brüksel 1929). Léopold Il’nin, sömürgecilikle ilgili’ çalışmalarına katıldı. Paris metrosunun yapılışında görev aldı. Mısır’da kumlar altında kalmış olan Yeni Heliopolis şehrini meydana çıkardı. Birinci Dünya savaşında general rütbesiyle Paris ve Havre’- da belçika ordusunun silâhlanmasını ve donatımını yönetti.

Devamını Oku »

EMNİYET

EMNİYET i. (ar. emniyyet). Kuşkulanacak hiç bir şey olmama, eminlik, korkusuzluk: Ruhumda gurur ve emniyet rüzgârları esiyordu (Ş. S. Aydemir). || Güvenlik: Bunları yapamayan adam bu devletin emniyetini elinde tutamaz (H. E. Adıvar). || Güven, itimat: — Hay Allah cezasını versin! Artık kimseye emniyet kalmadı  Polis müdürlüğü: Emniyete gidiyorum, 4. Şube’- de işim var. || Emniyet etmek, güvenmek: Devlete Avrupa ...

Devamını Oku »