İslâm ahlâkı üç fasla ayrılarak incelenir. Fekat,- bü üçünü anhyabilmek için, önce yardımcı bilgileri öğrenmek lâzımdır. Bunun için, yazılarımızı bir başlangıç ve üçfasl olarak sıralıya- cağız. Biz, bu kitâbımızda yalnız birinci faslı bildireceğiz: MUKADDEME Ahlâk bilgilerini öğrenmek; istekle olur. Zor ile olmaz. Her ihtiyârî iş de, iki şeyi öğrenmekle yapılabilir. Önce, o işin ne olduğunu iyice anlamak lâzımdır. Sonra, o ...
Devamını Oku »Yazar Arşivi: kozlu
insan mahlûklar içinde, en üstünleri ve en şereflileri
Bu ilâvede, inşânın mahlûklar içinde, en üstünleri vc en şereflileri olduğu bıldırilecekdir: Bütün cismler madde olmaları bakımından birbirlerinden farksızdır. Hepsinin ağırlığı ve hacmi vardır. İnşân ve hayvân bu bakımdan, cansızlarla müsâvîdir. Fekat cismler, özel Ipsalan ile birbirinden ayrılır. $ [Her cism (Atom) dan yapılmışdır. Bir toz, milyonlarla ggom kümesidir. Az ve muayyen mikdârda atom, birbiri ile bir- î^kıce bir (Molekül) ...
Devamını Oku »rûhun yükselmesi ve alçalması ne demek
MUKADDEMENİN İKİNCİ İLÂVESİ Burada, rûhun yükselmesi ve alçalması ne demek olduğu bıfcâirilecekdir: Rûhun yükselmesine ve felâkete düşmesine sebeb olan I©» yukarıda bildirmışdik. Burada dahâ îzâh edeceğiz. Her ie ağırlık ve hacm gibi ortak özellik olduğu gibi, o Jeye mahsûs olup, onu tanıtan özellikleri 5e vanbr. tâ her maddenin belli özgül ağırlığı vardır. Her sıvının ıa ve donma sıcaklıkları, katı cismlerin ...
Devamını Oku »İLM-İ AHLÂK VE İSLÂMİYYETDE AHLÂK TERBİYESİ
İLM-İ AHLÂK VE İSLÂMİYYETDE AHLÂK TERBİYESİ Rûhun hâllerini ve işlerini bildiren ilme (Aldâk ilmi) denir. İnşân yalnız başına iken, rûhunun hâlleri ve işleri dokuz bâb olarak bildirilmişdir. [Biz, kitâbımıza, bunlardan yalnız altı bin aldık.] BİRİNCİ BÂB Burada huyların nev’leri, iyi ve fenâ şeyler bildirılecekdır Iftyjrühun melekesi, ya’nî alışkanlığı demekdir. Rûh, bu ajiş- •Mjljtle. düşünmeğe lüzûm kalmadan iş yapar. Yerle|İlş İmhaya ...
Devamını Oku »KÖTÜ AHLÂK VE BUNLARDAN KURTULMAK ÇÂRELERİ
KÖTÜ AHLÂK VE BUNLARDAN KURTULMAK ÇÂRELERİ İnşâna dünyâda ve âhıretde zarar veren her şey, kötü ahlâkdan meydana gelmekdedir. Ya’nî, zararların, kötülüklerin başı, kötü huylu olmakdır. Kötülüklerden sakınmağa (Takvâ) denir. Takvâ, ibâdetlerin en kıymetlisidir. Çünki, bir- şeyi tezyin etmek, süslemek için, önce pislikleri, kötülükleri yok etmek lâzımdır. Bunun için, günâhlardan temizlenmedikçe, tâ’atlann, ibâdetlerin fâidesi olmaz. Hiçbirine sevâb verilmez. Kötülüklerin en kötüsü, ...
Devamını Oku »KÖTÜ AHLÂK VE İLÂÇLARI
KÖTÜ AHLÂK VE İLÂÇLARI Müslim ânın herşeyden evvel kalbini temizlemesi Ufaldır. Çünkİ kalb, bütün bedenin reisidir. Bütün, uzylar k^pn emrindedir. Peygamberimiz «sallallahü aleyhi ve settelb», (İosHMu bedeninde bir et parçası vardır. Bu iyi olarsa, Mü8b uzvlar iyi olur. Bu kötü olursa, btttttn organlar bozuk kaSKÜr) buyurdu. Ya’nî bu, yürek denilen et parçatm^i gönüldür. Bunun iyi olması, kötü ahlâkdan temizlenme li ...
Devamını Oku »Kötülüklerin en kötüsü, Allahü teâlâya inanmamak, ateist olmakdır
1—Kötülüklerin en kötüsü, Allahü teâlâya inanmamak, ateist olmakdır. İnanılması lâzım olan bir şeye inanmamak küfr olur. Meleklerin ve insanların ve cinnin îmân etmeleri, inanmaları emr olundu. Muhammed aleyhisselâmm, Allahü teâlâ katından getirip bildirdiği şeylerin, bepsine kalb ile inanıp, dil ile de ikrâr etmeğe, söylemeğe, (îmân) denir. Söylemeğe mâni’ bulunduğu zeman, söylememek afv olur. Meselâ korkutulduğu, hasta, dilsiz olduğu, söyleyecek vakt ...
Devamını Oku »MAL, MEVKİ’ HIRSI
MAL, MEVKİ’ HIRSI Kalb hastalıklarının, ya’nî kötü huyların üçüncüs& mal ve mevki’ hırsıdır. Aşağıdaki hadîs-i şerifler (Hubbürriyâ- set) denilen, bu hastalığm teşhis ve tedâvîsine ışık tutm^kda^f: (İki aç kurd, bir koyan sürüsüne girdiği zeiftfeı, ları zarardan, mal ve şöhret hırsının inşâna yapacağı zarar dahâ çokdur.) • (İnşâna zarar olarak, dîn ve diinyâ işlerinden pantâjj|(a gösterilmesi yetişir). Ya’nî, inşânın dîn veyâ ...
Devamını Oku »C E H Â L E T
Kalb hastalıklarının, ya’nî kötü huyların İkincisi (Cehâlet) dir. Câhilliğin çeşidleri ve zararlan birinci maddenin baş tarafında bıldirilmişdir
Devamını Oku »“TEHDİT edildikleri azabı görünceye kadar yolları var.
“TEHDİT edildikleri azabı görünceye kadar yolları var. İşte o zaman, kimin yardıma daha muhtaç ve sayıca az olduğunu anlayacaklar.” Cin Suresi 24
Devamını Oku »İşleri Sizinle Bittikten Sonra Sizi Suçlu Gösterdiler
İşleri sizinle bittikten sonra sizi suçlu gösterdiler, Ama biz bu insana nasıl böyle delirttik demediler değilmi, Yaptığınız onca güzellikten sonra hiçbir şey yapmamışsınız gibi davrandılar değilmi, Sonra üstüne de sizi borçlu çıkardılar değilmi, İnsanca yaşamanın peşinde koşarken elleriyle sizi bir canavar haline getirdiler değilmi, Sonra da herkesi sizden korkuttular değilmi, Ama siz korkmayın Allah‘ın vade haktır…! Allah bu dünyadaki ...
Devamını Oku »HADÎSİ ÖĞRENİP ÖĞRETME METODLARI
HADÎSİ ÖĞRENİP ÖĞRETME METODLARI Râvîlerin Şeyhlerinden semaan (işiterek) hadîs rivayetinin mümkün olup olmadığını bilmek için, muhaddislerin yaşlannı bilmelidir. Bu hususta, A. İbnü’l Mübârek’in (Kitab’ut-Tarih) adlı kitabını yukanda zikretmiştik. Aynca, kimlerin kimlerden sema edip etmediklerini bilmek lâzım gelir. Bu ilim olmadan, mürsel ve sıhhati bilinemez. Abdullah İbnü’l Mübârek, tedlîs mevzuunda gayet şiddeüi davranıyor ve “Kendisine hadîsi tedlîs yapmaktan, semadan düşmenin daha ...
Devamını Oku »ÇOK HAT YAPTIKLARI HALDE HATÂLARINDAN DÖNMEYENLER
ÇOK HATÂ YAPTIKLARI HALDE HATÂLARINDAN DÖNMEYENLER Yine Abdullah îbnü ‘1 Mübârek’in talebesi Ali b. Hasen b. Şakîk, onun, Cehmiyenin sözünü nakletmemesi hususunda şu sözünü kaydeder: “Ben, Cehmiyenin sözünü nakletmektense, Ya- hudî veya Hıristiyanlannn sözlerini nakletmeyi tercih ederim.” Ebû Saîd ed-Dârimî de: “Onlann sıfat-ı İlâhînin tatili hususunda sözleri, Yahudi ve hıristiyanlann sözlerinden daha fâhiştir.” demiştir. Abdullah îbnü’l Mübârek, Ebû îsmet’in Ebû ...
Devamını Oku »NEFSİNE SÖZ GEÇİREN SULTANLARDAN ÇEKİNMEZ
NEFSİNE SÖZ GEÇİREN SULTANLARDAN ÇEKİNMEZ Abdullah îbnül Mübârek, söylenecek doğru bir sözün, bazan, ölümle karşılaşmak demek olduğunu” ifade ediyordu. O nefsinin razı olmayacağı zor bir işe hemen girişmemiş, evvelâ, onu terbiye ve ıslah ile razı etmiştir. Buna rağmen o, sultanların kadrini takdir ederdi. Hârûn ur- Reşîd’in vezîri Fadl b. Rabî, Abdullah îbnü’l Mübârek’in şu şiirim, onun vefatından sonra Hârûn ur-Reşîd’e ...
Devamını Oku »ABDULLAH İBNÜ’L MÜBAREK İNSANLARI DEĞERLENDİRİRDİ.
ABDULLAH İBNÜ’L MÜBAREK İNSANLARI DEĞERLENDİRİRDİ. İlmin temellerini atan Abdullah îbnü’l Mübârek’in, Kur’ân, hadîs ve edebi öğrendikten sonra, Kûfe’ye geçtiğini, H.150 senesinde vefat eden Ebû Hanîfenin yanında fıkıh öğrendiğini, muhtelif rivayetlerden öğreniyoruz. Küfe, Irak’ta, Fırat nehrinin suladığı ovada, Kerbelâ’nın cenu- bundadır. Mucâlid b. Saîd el Hamedânî El-KûfTden (v.H.144), pek az olmak üzere El-A’meş Süleyman b. Mihrân’den (v.H. 143) hadîs rivayet eder. ...
Devamını Oku »GÜNEŞİN YEDİ RENGİ
GÜNEŞİN YEDİ RENGİ Birçoklan, dinde en faydalı olanın, kendini ençok alâkad eden dal olduğunu iddia eder. Kimi hadîse, kimi fıkha, kimi ise, î dece Kur’ân-ı Kerîm içindeki emirlere uyulmasını savunur.] yüzden müslümanlann çoğu, biribirleriyle aynlıklara düşeri Herkes, kendi beyaz görünüyorsa, dinimiz de birçok yönüy bizlere doğru dürüst, olgun müslüman olmayı öğretir. Bizleıe, Kur’ân-ı Kerîm’in kesin emirleri yanında, Peygaml rimizin tavsiyelerine ...
Devamını Oku »Abdullah îbnü’l Mübârek’in çocukluğu hakkında pek malumat yoktur
Abdullah îbnü’l Mübârek’in çocukluğu hakkında pek malumat yoktur. Ancak genç yaşta, Merv’de ilim meclislerinde ilim ararken ona rastlıyoruz. Arapçasımn Merv’de geliştiğini, onu hocası Hammâd’ın takdir etmesinden anlıyoruz. Kuvvetli hafızasının ilim elde edişindeki önemini, arkadaşının naklettiği bir hâdiseyle izah ediyoruz: Sahr ismindeki arkadaşıyla uzun bir hutbe dinlemiş, arkadaşına hutbeyi ezberlediğini söyleyerek tekrarlamıştı. Buna rağmen o, hafızasına güvenip dayanmaz, işittiğini yazardı. Hattâ, ...
Devamını Oku »ABDULLAH İBNÜ’L MÜBÂREK’İN İLİM İÇİN MERV’DEN ÇIKIŞI:
ABDULLAH İBNÜ’L MÜBÂREK’İN İLİM İÇİN MERV’DEN ÇIKIŞI: Hicrî ikinci asnn ilk yansında, Tedvîn (Kitap hazırlama) âlimler arasında yayıldı. Bu âlimlerden birinin, bir tasnif veya bir mecmua hazırlamamış olması, nâdirdir. Hicrî birinci asrın sonu ve ikinci asnn başı böyleydi. Hadîs yazma yasağının son bulması ve mubah sayılması üzerine, sünnet, kağıt ve formalarda, defterlerde tedvîn edildi. Hadîs talebesinin elinde, sahifeler çoğaldı. Bu ...
Devamını Oku »Halîfelerin özel doktorları
İLMÎ VE FİKRÎ HAYAT İlmî ve fikrî hayata bir göz atalım. Yıkılan medeniyetlerin iı ri ve kalan müesseseler, tesirini göstermekte devam etti. Bunlardan, Cundî Şapur Tıp mektebinin tesiri önemliy “Halîfelerin özel doktorları” buradan yetişmişlerdir. Ayrıca, 1 nan Tıbbıyla Hind Tıbbı da Bağdad’da karşılaştı. Hind ilmi, B dad’da Yunan ilmini tamamlamağa hizmet ediyordu. Basra, bu tesirlerin en mühim merkezlerinden biri oldu. ...
Devamını Oku »Bağdad… Devrimizde bile ata sözlerinde zikredilen, misli görülmemiş zengin şehir
ÖRNEĞİ OLMAYAN BELDE Bağdad… Devrimizde bile ata sözlerinde zikredilen, misli görülmemiş zengin şehir. Kızgın çöllerden sonra, insanın birden ortasına düştüğü cennetten bir köşe… Dicle’nin münbit kıldığı, narenciye ve hurmalarla çeşit çeşit, rengârenk çiçeklerle, kışlan bahar olan şehir. Geçmişine şahit harabeleri, düşünen insanlar için birer ibret vesilesi!… Hârûn ur-Reşît zamanında, Bağdad’ın nüfusu 2,5 milyonu geçmişti. Bu devrin özelliği şöyle anlatılmaktadır: Servet, ...
Devamını Oku »